Bilanço büyütme başlayana kadar da,
Avrupa ekonomilerinin sorunlarını
çözmeye sıra gelmeyeceği görülüyor.
Avrupa’nın durgunluk (deflasyon)
tehlikesinden kurtulmasının yolu ya-
pısal sorunlarını çözmesinden geçiyor.
ECB bunlar hayata geçene kadar za-
man kazandırmak istiyor. Ucuz kaynak
sağlayarak bankaların ve şirketlerin
rekabet gücünü kısa vadede destekliyor.
Düşük f a i z o r t amı na ra ğmen
Avrupa’nın durgunluktan çok yavaş
çıkmasında, yüksek borçlu güney Av-
rupa ülkelerinde kredi kanallarındaki
tıkanıklıklar etkili oluyor. Açıklanan
program bu ülkelerde krediye ulaş-
makta zorlanan KOBİ’lere yönelik bir
avantaj içermiyor. Sağlanan ucuz kay-
nak muhtemelen önce büyük Avrupalı
şirketlere yönelecek. Ancak
faizlerdeki düşüş, bir süre
sonra KOBİ’lerin de borç-
lanma maliyetlerini aşağıya
çekecek.
Peki, bu adımlar yabancı
kaynak girişine muhtaç bi-
zim gibi ülkelere ilave ser-
maye gidişini sağlar mı? Bu
haliyle mümkün gözükmüyor.
Zira verilecek likidite küre-
sel çapta bir likidite artışını
değil, Avrupa’daki bankaları
hedefliyor. Ayrıca orta vade-
de euro’nun zayıflaması da
bekleniyor. Bu da bizim için
sıkıntı yaratabilir.
ABD ve Japonya merkez bankaları-
nın uyguladığı varlık alımı programları
küresel piyasalara sınırsız miktarda
ve ucuz kaynak sağlamıştı. Türkiye
de bundan payını fazlasıyla almıştı.
ECB’nin sağlayacağı kaynağın böylesine
büyük ve uzun süreli bir etki yapması
beklenmiyor. Yine de böyle bir beklen-
tiyle Merkez Bankası kısa vadeli faizleri
düşürebilir.
Türkiye’deki faiz düzeyi tartışılırken
unutulmaması gereken bir konu da
Euro Bölgesi’nde enflasyonun %1’in
altına gerilemiş olması. Dünya da enf-
lasyonun öncelikli sorun olarak görül-
mekten çıktığı bir ortamda Türkiye’de
enflasyonun düşmemesi, çift haneli
seviyelere ulaşması hem şirketler ke-
siminin artan girdi maliyetleri hem de
vatandaşların düşen reel gelir düzeyi
açısından olumsuz bir durum.
A
vrupa Merkez Bankası’nın (The European Cent-
ral Bank/ECB) faiz indirimi ve likiditeyi artırma
kararı hem dünya hem de ülkemiz piyasalarında
heyecan yarattı. ECB’nin tarihinde ilk defa
mevduat faizini negatife çekmesi, küresel düzeyde paranın
bollaşabileceği beklentisini doğurdu.
ECB’nin daha önceki hamleleri de benzer beklentileri
beslemişti. Ama gerçekleşmeler beklentiler paralelinde olma-
dı. ECB’nin piyasaya verdiği para yine kendisine dönmüştü.
Çünkü kredi sisteminde sıkıntılar devam etti. Bankalar kredi
vermek istemiyor, diğer taraftan kredi kullanabilecek firmalar
da faizler düşük olduğu halde borçlanmak istemedi.
Yeni hamlesiyle ECB piyasaya verdiği paranın faizini 0,1
puan azaltarak %0,15’e çekerken, bankaların kendisinde
tuttuğu mevduatların faizini de eksi %0,1’e indirdi. Yani
Avrupa bankaları ECB’ye para yatırırlarsa faiz almak bir yana
bir de üste para ödeyecek. ECB negatif faiz uygulamasıyla,
bankaların ellerindeki likidite fazlasını kredi kanalına yön-
lendirmek istiyor.
ECB ’ n i n a l d ı ğ ı d i ğ e r
önemli bir karar da uzun va-
deli biçimde 400 milyar euro
para verecek olması. Bu yolla
Euro Bölgesi’ndeki bankalara
ve mali kesim dışında kalan
kesimlere verdikleri kredi-
lere paralel şekilde likidite
verecek. ECB’nin aldığı ka-
rarlardan en olumlu gözüke-
ni, kredi fonlaması için para
verecek olması. Böylece kredi
mekanizmasının çalışması
için bir adım atılıyor.
Bu yıl eylül ve aralık ay-
larında bankalara iki ile dört
yıl vadeli %0,25 maliyetli 400
milyar euro civarında finansman sağlayacak. Bankaların
önümüzdeki dönemde verecekleri kredi miktarına göre
sağlanacak finansmanın boyutu artabilecek.
Esasında ECB’nin yaptığı, “Ben sizlere para vereyim, siz
de bu paraları bana getirmeyin” şeklinde bir yaklaşım. Kredi
mekanizmasındaki sıkıntıları çözecek nitelikte değil. Parasal
aktarım mekanizmasının sağlıklı çalıştığı bir ekonomide
ECB’nin kararları etkili olabilirdi. Zira Amerikan Merkez
Bankası’nın (FED) parasal genişleme yönünde aldığı kararlar
bu sayede başarılı oldu.
Avrupa bankalarına uygulanan stres testi, bankaların
sermaye ihtiyaçlarını ortaya çıkarıp Avrupa bankalarının
yeniden sermayelendirmesi başarıyla tamamlanırsa, parasal
aktarım mekanizması üzerindeki sıkıntılar büyük ölçüde
ortadan kalkmış olur. Sermaye yeterliliğine ulaşabilmek için
bilanço küçültme stratejisi sonlanır. Bankalara verilecek yeni
likiditenin ekonomiye akışı mümkün hale gelir. İşte o zaman
ECB’nin kararları piyasaları coşturacak niteliğe bürünebilir.
Ama bunun için ekim ayını beklemek gerekiyor. Gerçek
resim ortaya çıkana kadar Avrupa’da bankaların bilanço
büyütmelerini beklemek bu yüzden pek kolay görünmüyor.
EKONOMİK
FORUM
7
i
DÜNYA DA ENFLASYONUN
ÖNCELIKLI SORUN OLARAK
GÖRÜLMEKTEN ÇIKTIĞI
BIR ORTAMDA
TÜRKIYE’DE
ENFLASYONUN DÜŞMEMESI, ÇIFT
HANELI SEVIYELERE ULAŞMASI
HEM ŞIRKETLER KESIMININ ARTAN
GIRDI MALIYETLERI HEM DE
VATANDAŞLARIN DÜŞEN REEL
GELIR DÜZEYI AÇISINDAN OLUMSUZ
BIR DURUM.