hücuma başlar. 18 Mart, savaşın en yoğun ve en kanlı
günüdür. Sadece İngiliz gemileri Çanakkale sırtlarına yedi
saat içinde 3340 top mermisi yağdırır. Büyük Âkif’in res-
mettiği gibi; “Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.”
Böyle ölümkusan 506 topun karşısındaMehmetçiğin 150
toptan yaptığı atışlarla donanmaları ağır hasar görür ve geri
çekilir. Çanakkale’deki muharebeler dizisinde ilk büyük zafe-
rimiz, bu deniz zaferidir. 18Mart’ta düşmanın üç büyük harp
gemisi, iki muhribi ve yedi mayın tarama gemisi batırıldı. Yedi
zırhlısı da görev yapamaz hale getirildi. MüstahkemMevki Ku-
mandanı Cevat Paşa “18Mart Kahramanı” olarak tarihe geçti.
İtilaf Devletleri, 25 Nisan’da Saroz Körfezi’nde, asker
çıkarır. Kara muharebelerinde en şiddetli çarpışmalar Sed-
dülbahir, Arıburnu ve Anafartalar mevkilerinde yaşandı.
Albay Mustafa Kemal ve emrindeki 57’nci Alay, karada
kazanılacak zaferin sembolü oldu.
Çanakkale muharebelerine yaklaşık 500 bin askeri-
miz katıldı ve bunların 57 bini savaş alanında şehit düştü.
Çanakkale’de bir nesli feda ettik. İstanbul, Kayseri, Konya,
Sivas, Tokat ve daha pek çok ilden lise öğrencileri, gönüllü
olarak cepheye gitti ve şehit düştü. Mehmet Akif’in dizeleriyle;
“Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek. İşte çiğnetme-
di namusunu, çiğnetmeyecek.”
Çanakkale bize Milli Mücadele ruhunu ve kadrosunu
kazandırdı. Boğazları ve Doğu Anadolu’yu almak için harbe
giren Çarlık Rusya’sının çökmesini ve harp dışı kalması sağladı.
Böylece Milli Mücadele’nin başarısı açısından da büyük bir
imkân kazandırdı.
Dünya denizlerine hâkim İngiltere’nin Çanakkale’de ve
sonrasında Kut’ül Ammare’de Türkler tarafından yenildiği-
nin görülmesi, Hindistan’dan Kuzey Afrika’ya milli kurtuluş
hareketlerini ateşledi.
Çanakkale 1915’te geçilseydi, 1918’de imzalananMondros
Mütarekesi’nin daha kötü versiyonu 1915’te gerçekleşecekti.
Cihan Harbi’nde henüz yıpranmamış İngiltere ve Fransa
ile Bolşevizm tarafından çökertilmemiş Rusya’nın, Türkleri
Avrupa’dan ve Boğazlardan Anadolu içlerine sürme planları
başarıya ulaşacaktı.
Çanakkale bu planları bozdu. Milli Mücadele’nin de
temelini attı. 1912’de Balkanlar’da utanç verici bir mağ-
lubiyete uğrayan ordumuz, üç yılda önce Çanakkale sonra
İstiklal Harbi destanını yazabilecek ruha ve disipline ulaştı.
Bitkin Anadolu’yu Milli Mücadele için yeniden ayağa kaldı-
ran da işte o ruhtu.
Varlığımızı borçlu olduğumuz Çanakkale Müstahkem
Mevkii Kumandanı ve “18 Mart kahramanı” Cevat Paşa’yı,
Çanakkale’de ve sonra Milli Mücadele’de canlarını ortaya
koyarak bize bu vatanı kazandıran başta “Anafartalar
Kahramanı” Mustafa Kemal olmak üzere, Fevzi, Kazım
ve Fahrettin Paşaları, Nusrat’ın kaptanı Tophaneli Hakkı
Yüzbaşı’yı, Seyit Onbaşı’yı ve kahraman Mehmetçiği rah-
metle, saygıyla anıyoruz. Ruhları şad olsun.
“GÖKTEN ECDAT İNEREK ÖPSE O PÂK ALNI
DEĞER.”
Ü
lkemiz tarihine yön veren çok önemli olayların
yaşandığı 1915’in 100. yılındayız. 1915’de Sarı-
kamış felaketi, Çanakkale destanı, Kanal harekâtı
gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı’nın bizim için en
kanlı geçen, ordumuzun en çok şehit verdiği yıl oldu. Birinci
Dünya Savaşı’nda sadece muharebe meydanlarında şehit dü-
şen yaklaşık 250 bin askerimizin 135 binini 1915’te kaybettik.
Aynı zamanda İstiklal Harbi ruhu da Çanakkale’de doğdu.
Tarihi değiştiren Çanakkale Zaferi niye önemli? Daha üç
sene önce 1912 Balkan Harbi’nde cepheden kaçan ve utanç
verici bir yenilgi yaşayan ordu, nasıl oldu da Çanakkale des-
tanını yazdı? Çünkü Balkan Harbi’nde yenilen ordu siyasete
batmıştı, eğitimsizdi, ruhsuzdu. Orduyu düzelten, ruh ve
disiplini veren, Enver Paşa oldu. Fakat Enver Paşa’nın eğitimi
çok iyi olsa da siyasi olgunluğu, bir cihan harbini yürütecek
sevk ve idare birikimi ile tecrübesi yoktu. İlk hizmeti ne kadar
büyükse, ikincisinin maliyeti de o kadar ağır oldu.
1912’den beri fiilen savaş içinde olan Osmanlı İmparator-
luğu aslında Dünya Savaşı’na zorunlu olarak giriyor, Avrupa
devletleri ve Rusya’daki gibi zafer çığlıkları atılmıyordu.
Osmanlı Devleti, durumun vahametini ve harbin uzun sü-
receğini anlayan bir Genelkurmaya sahipti.
Osmanlı savaşa girmeseydi de, İngiliz-Fransız-Rus saldı-
rısına maruz kalacaktı. Dolayısıyla, Çanakkale olayı, hakiki
bir vatan savunmasıdır. Bir milletin yeniden doğuşundaki
ilk büyük sancıdır.
Bu savaşta, Türk ordusunun genç ama tecrübeli ve bilgili
kurmay grubunun bir cephede toplandığı görülür. Asıl savun-
manın başlayacağı 18 Mart’tan bir ay evvel Boğaz’daki mayınlı
alanları müttefikler temizlemesine rağmen saldırı başlayacak-
ken yeniden gizlicemayın döşenir. Bu Nusrat Mayın Gemisi’nin
askerlerinin tarihe geçen bir başarısıdır.
Bir gün sonra hücuma geçen İtilaf Devletleri donanması
bu yüzden ağır tahribata uğrar ve geri çekilmek zorunda kalır.
Karşı taraf için bu bir hezimet sayılır. Boğaz’ı gemilerle geç-
mekten vazgeçilir. “Çanakkale’nin geçilmezliği” 18 Mart Deniz
Zaferi’nden sonraki kara savaşlarıyla da tescil edildi.
Birinci Dünya Savaşı sürerken, Ruslar İngiltere’den Doğu’da
Erzurum-Van cephesinde Türk ordusunun bir bölümünün
Çanakkale’ye gönderilmesi ve Boğazlardan geçilerek Rusya’ya
silah sevkiyatı yapılmasını ister. Plana göre, Doğu cephesinde
yükleri hafifleyen Ruslar hem Van’a doğru ilerleyecek hem
de açılan Boğazlardan alacakları silah ve cephane desteğiyle
Avrupa’da Almanlara karşı taarruza geçeceklerdir. Böylece Dün-
ya Savaşı’nı İngiliz, Fransız, Rus cephesi kazanacaktır.
Bu plan üzerine İngiliz Savaş Konseyi 8 Ocak 1915’te
Çanakkale’ye taarruz kararı alır. Akdeniz’deki İngiliz ve Fran-
sız donanması Çanakkale önlerine gelerek 19 Şubat’ta Türk
mevzilerine 12 zırhlı gemiden ağır bombardımana başlar. En
şiddetli çarpışmalar Mart’tan Ağustos sonuna kadar sürer.
Çanakkale’de bu ölüm kalım savaşı sürerken, Mart ayında
Van’da büyük Ermeni isyanı çıkar ve 4 Mayıs’ta Rus ordusu
Van’a girer. Osmanlı’nın tehcir kararı almasının stratejik
sebebini bu tablo oluşturur.
Mısır’daki İngiliz üssünden takviye alan müttefik donan-
ması 18 zırhlı gemi, ayrıca denizaltı ve muhripler ile büyük
EKONOMİK
FORUM
9
i