forum 244 - page 7

daha güçlü yatırım yapmamız gerekiyor.
OECD ülkeleri arasında bizim çocuk-
larımız, matematikte, fende ve okuma
becerilerinde en geride kalmış durumda.
Altı üzerinden iki alıyorlar. Yani sınıfı zar
zor geçebiliyorlar. Son yıllarda bütçeden
eğitime ayrılan payda yaşanan kayda
değer artış sağlanması çok önemliydi.
Şimdi kaliteyi de artırmak gerekiyor.
Yüksek teknoloji üretmek için daha
iyi matematik, daha iyi fen bilen öğrenci-
ler yetiştirmek zorundayız. İcat çıkartan
gençlerimizin sayısını arttırmalıyız. Kat-
ma değeri yüksek ürün-hizmet üretilmesi
amacıyla Ar-Ge, inovasyon ve fikri mül-
kiyet hakları politikaları geliştirmeliyiz.
İleri teknolojinin kaynağı ise üniver-
sitelerimiz olmak zorunda. Bu nedenle
üniversitelerimizin işleyişi, günümüz
küresel ekonomisinin şartlarıyla uyumlu
hale getirilmeli. Bunun yanında, Üni-
versite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi
için, yükseköğretim ders programları
sanayinin ihtiyaçlarına yönelik şekillen-
dirilmeli. Yüksek lisans ve doktora tez-
lerinin sanayide uygulanmasına yönelik
ek teşvikler verilmeli. Üniversitelerin
organize sanayi bölgeleri (OSB) bün-
yesinde araştırma enstitüsü kurmaları
teşvik edilmeli. OSB içinde Özel Meslek
liselerinin kurulmasına yönelik çalışma-
lara hız verilmeli.
Yatırım teşvik sistemi de statik değil,
dinamik olmalı. Değişen küresel ve ulusal
koşullara göre yenilenmeli. İlçeler bazın-
da da farklılaşma sağlanmalı. Proje bazlı
teşvikler uygulanmalı. Kamu alımları da
bu kapsamda değerlendirilmeli ve yerli
sanayinin gelişmesi için kullanılmalı.
Şimdi önümüzde tüm bu reformları
yapmak üzere bir fırsat penceresi açı-
lıyor. 2015’den sonra dört yıl boyunca
seçim yok. 2023’e kadar olan sekiz yıl
boyunca ise sadece bir sene seçim var.
Yani yeniden ekonomiye odaklanmak,
kaybettiğimiz reform ateşini yeniden
canlandırmak için elimize fırsat geçecek.
Şimdi hep birlikte bunlara odaklan-
malı, kamuoyunun ve siyasetin de bun-
ları ilk gündem maddesi yapmasını sağ-
lamalıyız. Bu sayede inşallah elbirliğiyle
2023 hedeflerimize ulaşmak için yol al-
mayı sürdüreceğiz. Biz de işlerimize daha
bir hevesle ve heyecanla sarılıp, Türkiye
ekonomisini büyütmeye devam edeceğiz.
Çünkü inanıyoruz ki; Allah hiçbir emeği
zayi etmez.
D
ünyada nüfusu 10 milyondan fazla olup da, sanayi-
siz gelişebilmiş bir ülke yok. Bu yüzden sanayimize
gözbebeğimiz gibi bakmalı ve güçlendirmeliyiz. Zira
şehirler sanayisiz gelişebilir, ama ülkeler sanayisiz
gelişemez. Ayrıca sanayiyle elde edilen gelir, ticaretin de, ta-
rımın da canlı kalmasını sağlar.
Ne yazık ki, son dönemde sanayimiz üzerindeki sıkıntılar
artmış durumda. Daha da vahimi, sanayici olmak artık eskisi
gibi cazip görülmüyor. Sanayici olanlar bile hizmet sektörüne
yöneliyor. Sonuçta sanayimiz kan kaybediyor. Rakamlar da
buna işaret ediyor. Sanayinin ekonomi içindeki payı son 15
yılda %24’den %15’e gerilemiş durumda.
Güçlü bir sanayi, daha sağlam bir ekonomi ve toplumsal
istikrarın teminatıdır. Bu yüzden tüketimle değil, üretimle
itibar kazanmaya çalışan bir toplumsal bilinç oluşturmalıyız.
Son küresel krizde gördük ki, üretim gücünü diri tutan Alman-
ya, Hindistan, Çin gibi ülkeler krizden daha hızlı sıyrıldılar
ve ayakta kaldılar. Sırtını sadece hizmet sektörüne yaslayan
ülkelerse kolayca alabora oldular.
Türkiye olarak sanayileşme yolunda önemli kazanımlar ve
başarılar elde ettik. 1990’lardan itibaren sanayimizde düşük
teknolojili ürünlerin yerini orta teknolojili ürünlerin alması,
sanayicilerimiz açısından çok önemli bir başarıdır.
Şimdi önümüzde yeni bir mücadele bizi bekliyor. Türkiye’yi
bir dünya devi yapmak istiyorsak, sanayicilerimizin sorunlarına
hızla çözüm bulmak zorundayız. Sanayi ürünü ihracatımızda
orta teknolojili ürünlerin payı artarken, ileri teknoloji gerekti-
ren ürün ihracatının payı bir türlü artmıyor. Bu durum sanayi-
mizdeki yapısal dönüşüm ihtiyacını net bir şekilde gösteriyor.
2 trilyon doları aşan bir ekonomiye sahip olmak için,
artık vakit kaybetmeden ileri teknoloji üretiminde atılım
yapmak zorundayız. Ar-Ge harcamalarını ve nitelikli insan
kaynağı daha da artırmak gündemimizin ilk sırasında olma-
lı. Almanya’da çalışan bir kişi yılda ortalama, 85 bin dolar,
ABD’de 105 bin dolar katma değer üretiyor. Bizdeyse sadece
32 bin dolar. Çünkü onlar etkin işleyen bir kurumsal altyapı-
ya, daha da önemlisi çok iyi eğitimli insan kaynağına sahip.
Aramızdaki bu farkın anlamı, ekonomide reform gündemimi-
zin henüz tamamlanmamış olması. Bu farkın kapanmasıysa
ancak, Avrupa standartlarında kurumsal altyapıyı, eğitim
sistemini, hukuk sistemini, idari yapıyı Türkiye’de inşa et-
mekle mümkün.
Biz de yeni bir reform gündemiyle ve etkin bir sanayi stra-
tejisiyle, ülkemizdeki iş yapma ortamının kalitesini Almanya
seviyesine getirsek, iş gücündeki verimliliği Almanya düzeyine
çıkartabilsek, Türkiye’nin milli geliri tam üç katına çıkar. Tür-
kiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelir.
Dünyanın en büyük şirketleri içinde Türk şirketlerini de işte
o zaman görebiliriz.
Özel sektör olarak bize düşen görev, iş süreçlerimizi ve-
rimli hale getirmektir. Ortaklık kültürüne, kurumsallaşmaya,
değişime, yeni fikirlere açık olmamız lazım. Devlet her türlü
düzenlemeyi yapsa bile biz bunları kendimizde oluşturamaz-
sak, şikâyet etmeye devam ederiz. Verimli çalışan şirket de
kazanıyor, çalışanı da kazanıyor, ülke de kazanıyor. Bundan
herkes kazançlı çıkıyor.
Verimlilik düzeyini iki katına çıkartmak istiyorsak, eğitime
EKONOMİK
FORUM
7
i
1,2,3,4,5,6 8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,...132
Powered by FlippingBook