EKONOMİK
FORUM
67
i
K
üresel mali krizin başlan-
gıç yılı olan 2008 yılından
günümüze, AB genelinde
aşırı sağ ve sol hareketle-
rin güç kazandığı görülü-
yor. Hemen hemen tüm AB
üyesi devletlerde alınan önlemler ve kemer
sıkma politikaları işsizliği artırırken, özellikle
orta ve alt gelir gruplarında ücretler ile sosyal
kazanımlarında önemli kayıplara yol açtığı
gözlemleniyor.Tüm bu yaşananların siyasi
sonuçlarının olması da kaçınılmaz oluyor.
Krizi en yoğun olarak yaşayan ülkeler-
den biri olan Yunanistan’da da ekonomik ve
sosyal sorunlar, krize yol açmakla sorumlu
tutulan merkez sağ ve merkez sol partilerin
kamuoyu desteğini önemli ölçüde azaltır-
ken, halkın umudunu radikal hareketlere
yöneltmesi sonucunu doğurdu.
Bu aşamada, AB’nin yapması gereken,
serinkanlı bir şekilde Yunanistan’daki demok-
ratik seçimlerin sonuçlarını kabullenmek ve
Yunanistan meselesini bir kez daha masaya
yatırmak oldu. AB karar alıcıları, Yunan hal-
kının meşru endişelerini de dikkate alarak,
borcun yeniden müzakere edilmesini sağla-
maları gerekiyor. Aksi takdirde, hem Syriza
Partisi’nin sisteme entegre olması zorlaşabilir
hem de bu durum Euro Alanı’nın bütünlüğü
ve sürdürülebilirliği açısından olumsuz sonuç-
lar doğurabilir.
AB’nin çoğulcu yapısı, farklı siyasi ve ide-
olojik görüşleri de içinde barındırabilmeli
ve sokaktaki vatandaşın sorunlarına çözüm
üretebilmeli. AB, en önemli meselelerinden
biri olan “demokratik açık” meselesini ancak
bu şekilde aşabilir ve bütünleşme sürecini
devam ettirebilir. Avrupa’nın geleceği, tek
Yunanistan’da 25 Ocak
2015 tarihinde gerçekleşen
seçimlerde radikal Syriza
Partisi’nin zaferi, AB
çevrelerinde endişeye sebep
oldu.
Syriza lideri Alexis
Tsipras’ın kemer sıkma
politikalarını reddetmesi ve
kamu borcunun bir kısmının
silinmesi ile yeniden
müzakere edilmesine
yönelik
söylemi, Euro
Alanı’nın istikrarı konusunda
soru işaretlerine yol açtı.
GÜNCEL