orta gelir tuzağına düştük” derken, o
dönemi bile arar hale gelebiliriz.
2015’in ikinci yarısında ekonomide
önemli risklerle karşı karşıyayız. Seçim
sonrası oluşan siyasal belirsizlik ve
Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) ilk
faiz artış adımını hâlâ belirginleştirme-
miş olması piyasaları olumsuz etkiliyor.
Öte yandan Avrupa’da parasal ge-
nişlemenin olumlu sonuç verdiği ve
ekonomilerde bir canlanma başladığı
göze çarpıyor. Avrupa ekonomilerinin
büyümesi ve Euro’nun değer kazanması
yılın ikinci yarısında ekonomiyi olumlu
yönde etkileyebilir.
Bununla birlikte ekonomik büyüme
anlamında Orta Vadeli Program hedefi
olan %4’ün yakalanması zor görünüyor.
Nasıl bir koalisyon hükümetinin kuru-
lacağının belli olmaması, hatta kurula-
mayıp erken seçime gidilme ihtimali,
yapısal ekonomik reformların bir defa
daha ertelenmesi ihtimalini artırıyor.
Bu gelişme orta vadede ekonomik bü-
yümeyi olumsuz etkiler.
Kısacası 2015 ve 2016’yı hasarsız
atlatmak için, son üç yılda yaptıkla-
rımızdan daha farklı şeyler yapmak
gerekiyor. Yargıya olan güveni artır-
mak için hukuk sistemi reformu, bu
çağın gerisinde kalmış eğitim sistemini
güncelleyecek bir eğitim reformu, de-
mokrasinin kalitesinin yükseltilmesi,
iç tasarrufların artırılması, Merkez
Bankası başta olmak üzere kamu ku-
rumlarının itibarlı hale getirilmesi,
vergi sisteminin yeniden tasarlanması,
kamu idaresinde şeffaflık ve hesap ve-
rilirliğin sağlanması gibi pek çok alanda
yeni yapısal düzenlemelere ihtiyaç var.
Bunları yapabilirsek yaklaşan küre-
sel faiz artışı ve eskisine kıyasla daha
az borçlanma olanakları ortamından
şimdiki kadar endişe duymamıza gerek
kalmaz. Tam tersine bunları yapmamız
halinde, ortaya çıkacak yeni büyüme
hikâyemiz ileriye daha umutlu bakma-
mızı sağlar.
Y
ılın ilk çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme oranı
%2,3 olarak açıklandı. Kamuoyunda daha düşük
bir oran beklendiğinden bu oran genellikle olumlu
olarak karşılandı. Ancak büyümenin detaylarına
bakıldığında ortaya çıkan resmin o kadar da olumlu olma-
dığı görülüyor.
Önceki seneyle karşılaştırma yapıldığında, 2014 yılının
ilk çeyreğinde %4,6 düzeyinde bulunan büyüme hızı yarı
yarıya gerilemiş durumda. Bu durum, özellikle son bir yılda
ekonomideki yavaşlamanın giderek daha belirginleştiğini
gösteriyor.
Öte yandan %2,3’lük ilk çeyrek büyüme 2015’ten önceki
16 yılın ilk çeyrek büyümelerinin ortalamasının da neredey-
se yarısı kadar. 1999, 2001 ve 2009 yıllarında üç ciddi krizin
olumsuz etkisine rağmen geçmiş 16 yılın ilk çeyreklerinin
ortalama büyümesi %4,4 idi.
Büyümenin detaylarına bakıldığında yatırımlarda hâlâ
bir canlanma yok. Döviz kazandıran mal ve hizmet gelirle-
rindeyse gerileme var. Büyüme özel tüketimdeki artıştan
kaynaklanmış durumda. Ama buradaki artışı karşılayacak
şekilde üretim, sanayi ve ihracatta canlanma sağlanmamış.
Bu da tüketimin daha çok ithalata yaradığını gösteriyor.
Toplamda özel tüketimin büyümeye katkısı üç puan
olurken, kamu tüketimi de büyüme oranını 0,3 puan yukarı
çekmiş. Tüketim tarafında görülen artış yatırım tarafında
gözükmüyor. Toplam yatırım harcamalarının büyümeye
katkısı sıfır puan olmuş. Aynı zamanda ihracat binde 3
oranında azalırken, ithalat da %4 oranında artarak büyüme
oranını aşağıya çekmiş.
Dolayısıyla sürpriz bir şekilde yüksek gelen büyüme ora-
nının büyük çapta tüketim talebinden kaynaklandığını,
ancak bu tüketim talebinin de gıda ve giyim gibi olağan
harcamalardan gelmediğini söyleyebiliriz. Bu nedenle de
büyüme oranlarında yıllık hedefin tutturulabilmesi için
büyümenin kompozisyonunun değişmesi, yatırımın ve ih-
racatın artması gerekiyor.
Özel tüketim %4,5, kamu tüketimi %2,5 oranında art-
mış. Özel tüketim son beş çeyrektir bu kadar artmıyordu.
Buna karşılık toplam yatırımlarda artış yok. Özel tüketimin
detaylarına baktığımızda en fazla artışın %17 ile ulaştırma
ve haberleşme, %15’le sağlık ve %8’le eğitimde gerçekleşti-
ği görülüyor. Gıda harcamaları %1, giyim harcamaları %5
oranında azalmış.
İlk çeyrekte sanayi büyümesi binde 8’de kalmış. Toplam
sanayideki büyüme hızı bir önceki çeyrekten 1,9 puan, geçen
yılın aynı döneminden ise tam 5,5 puan daha düşük. Bu
rakamlar sanayide alarm verilmesi gerektiğini gösteriyor.
İnşaatta geçen yılın son çeyreğinde %2 olan küçülme, bu yıl
hızlanarak %3,51’e çıkmış. Kur ve faizlerdeki artış sanayi
kadar inşaatı da olumsuz etkilemiş.
Sonuçta kişi başına milli gelir 2014 sonuna göre yaklaşık
100 dolar, bir yıl öncesine göre ise 300 dolardan fazla kayıpla
10 bin 300 dolara inmiş. Eğer sonraki üç çeyrekte de büyüme
oranı böyle vasat kalır, döviz kurları ise yüksek seviyesini
sürdürürse, 2015 sonunda kişi başı gelir 10 bin doların
altına gerileyebilir. Yani biz “10 bin dolara takılıp kaldık,
EKONOMİK
FORUM
7
i
2015 VE 2016’YI HASARSIZ
ATLATMAK İÇİN,
SON ÜÇ
YILDA YAPTIKLARIMIZDAN
DAHA FARKLI ŞEYLER YAPMAK
GEREKİYOR.