gibi temel hizmet sektörlerinde de sıkın-
tılar artıyor. Döviz kurlarındaki yükselme
enflasyonu ve maliyetleri artırıyor. Artan
risk algısı faizleri de yükseltiyor.
Cari açık riskli düzeyde kalmaya de-
vam ediyor. Yine de büyümedeki ılımlı
artışın, cari açığın milli gelire oranında
fazladan bir artışa yol açmadan gerçek-
leşmesi olumlu oldu. 2’nci çeyreğe ait cari
açığın milli gelire oranı %6 ile geçen yılki
düzeyinde kaldı. 2014 sonunda 800 mil-
yar doların altına inen yıllık toplam milli
gelirse ilk yarı sonunda 770 milyar dolara
kadar geriledi. Kişi başına gelirse 10 bin
dolar sınırının altına düştü.
2014 sonunda 800 milyar dolar milli
gelir ile dünyanın 18’inci büyük ekonomisi
idik. Ancak doların TL karşısında sürekli
değer kazanması yüzünden dolar bazlı
milli gelir hızla küçülüyor. Eğer büyüme
yılsonunda beklendiği gibi %3 olur ve dö-
viz kuru bu seviyede kalırsa Türk ekono-
misinin büyüklüğü yılsonunda 750milyar
dolara gerileyecek. Ekonomi 50 milyar
dolar küçülürken, kişi başı gelir de 10 bin
440 dolardan 9 bin dolara gerileyecek.
Yani adam başı 4,400 lira fakirleşeceğiz.
Bu durumTürkiye’nin dünya ekonomi
ligindeki sıralamasını da olumsuz etkile-
yecek. Türkiye bu yıl bir basamak daha
gerileyecek ve 19’uncu sıraya düşecek.
Hatırlarsak 2000’lerinde başında da dün-
yadaki sıramız buydu. Demek ki 15 sene
sonra yine başladığımız noktaya dönmüş
olacağız. Üretimyerine tüketimve rant ta-
banlı bir ekonomiye dönüşmenin faturası
önümüze çıkıyor. Siyasetçiler gerçeklere
gözlerini kapatsalar da sorunlar ortadan
kalkmıyor, birikiyor ve büyüyor. 10 bin
doların üstü milli gelire yeniden ulaşmak
ekonomide yeni bir zihniyet ve hamleyi
gerektiriyor.
T
ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2015’in ikinci çeyrek
dönemine ilişkinmilli gelir verilerini açıkladı. Gayri safi
yurt içi hâsıla (GSYİH) ikinci çeyrekte geçen yılın aynı
dönemine kıyasla %3,8 büyüdü. İlk çeyrekteki büyüme
%2,5’te kaldığından ve bu çeyreğe ilişkin beklentiler de %3 do-
layında olduğundan bu durum olumlu olarak algılandı. Ancak
buna bakarak işlerin yolunda olduğunu söylemek de mümkün
değil.
Her ne kadar ikinci çeyrekteki büyüme ilk çeyrekteki dü-
zeyinin üzerinde olsa da hâlâ %2-4 arasındaki yavaş büyüme
bandının içinde kalıyor. Bu büyüme Türkiye’nin%5 dolayı olarak
tahmin edilen potansiyelinin altında kalırken, işsizliği düşürmek
için gerekli düzeye de ulaşamıyor. Nitekim ikinci çeyrekte işsizlik
oranının geçen yılın üzerinde çıkması da bunu gösteriyor.
Büyümenin içeriğine baktığımızda da olumlu bir durum
göremiyoruz. İkinci çeyrekteki büyüme tamamen iç talep kay-
naklı olduğu görülüyor. Dış talepten büyümeye katkı gelmedi. Bu
dönemde mal ve hizmet ihracatındaki %2’lik düşüş büyümeden
0,6 puan götürdü. Özel tüketimdeki %6’lık artış büyümeye 3,6
puanlık katkı yaptı.
Peki, yurt içi tüketimdeki bu yüksek artış nerden gelmiş?
Gıdadan gelen katkı bir puan iken, ulaştırma ve iletişim har-
camalarından gelen katkı iki puan olmuş. Otomobil ve telefon
satışlarındaki patlama ekonomik büyümeye büyük katkı vermiş.
Otomotiv, beyaz eşya, konut satışları da iyi gitmiş. Ancak döviz
kurlarındaki artışın sürmesi beklentisinin bu tür harcamaları
öne çektiğine dair görüşler var.
Kamu tüketimindeki %7’lik artışsa büyümeye 0,8 puan artır-
dı. Devlet yılın ikinci çeyreğinde kesenin ağzını açmış görünüyor.
İkinci çeyrek seçime giden dönem. Kamunun harcamalarını
hızlandırması da seçimle bağlı popülist bir adım gibi görünüyor.
Bütçe dengelerini daha fazla bozmadan bunun sürdürülmesi ise
oldukça kuşkulu.
Olumla anlamdaysa özel yatırımlardaki %11’lik artıştan
büyümeye 2,3 puanlık katkı geldi. Yatırımlarda bu ölçüdeki ar-
tış sürpriz oldu. Bu artışın uzun zamandır ertelenen yenileme
yatırımlarının kurlar ve faizler daha fazla yükselmeden yapıl-
masından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Dolayısıyla sonraki
çeyreklerde devamının gelmesi kuşkulu görünüyor.
Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler ekonomideki
büyümenin yönünün yeniden aşağı döndüğüne işaret ediyor. Dış
talepteki zayıflık sürerken, artan siyasi belirsizlik nedeniyle iç
talepte de zayıflama belirtileri var. Reel sektör ve tüketici güven
endeksi en düşük düzeylerde seyrediyor. Kapasite kullanımoranı
ve sanayi üretim rakamlarında gerileme de sanayi sektörlerinin
zayıf seyrettiğini düşündürüyor. Ancak tarım sektörünün bü-
yümeye katkısı pozitif yönde olmaya devam edecek. Çünkü bu
yıl tarımın var yılı.
Özetle yılın ilk yarısındaki büyüme oranı %3,1 oldu. Bu gidiş-
le yılın kalanında bundan daha iyi bir performans gösterilmesi
zor gözüküyor. Bu durumda 2015’in tamamındaki büyümenin
%3 civarında kalması bekleniyor.
Türkiye birkaç yönden birden olumsuz etki altında. Eskiden
kimi dönemler ekonomik sorunlar yaşamıştık, kimi dönemler
siyasi ve terörle ilgili sorunlar. Şimdi tümbu sorunları aynı anda
yaşamaktayız. Sadece sanayide değil, turizm ve müteahhitlik
EKONOMİK
FORUM
7
i
YILIN ÜÇÜNCÜ ÇEYREĞİNE İLİŞKİN
ÖNCÜ GÖSTERGELER EKONOMİDEKİ
BÜYÜMENİN YÖNÜNÜN YENİDEN
AŞAĞI DÖNDÜĞÜNE İŞARET EDİYOR.
DIŞ TALEPTEKİ ZAYIFLIK SÜRERKEN,
ARTAN SİYASİ BELİRSİZLİK NEDENİYLE
İÇ TALEPTE DE ZAYIFLAMA
BELİRTİLERİ VAR. REEL SEKTÖR VE
TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ EN DÜŞÜK
DÜZEYLERDE SEYREDİYOR.