Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  7 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 7 / 132 Next Page
Page Background

böyle bakmak gerekiyor. Türkiye’nin tüm sektörlerinde

verimlilik artışlarına yol açacak, yeni teknolojilere dayalı

bir inovasyon sürecine ihtiyacı var.

Bilgi işlem teknolojisi birden çok sektörde aynı anda ve-

rimlilik artışlarına yol açabilecek teknoloji platformlarından

biri. Sanayi 4.0’da işte bu. Artık makinelerin makinelerle

konuşacağı bir yeni döneme giriyoruz. Makineler kendi girdi

siparişini kendileri vermeye başlayacak. Stok yönetimi, mal

tedariki, lojistik ve finansman gibi pek çok alanda büyük

tasarruf sağlanacak.

Bu yeni sanayi modeli daha hızlı veri transferi ve daha

fazla fiber optik kablolama gerektiriyor. Türkiye’de her

boş yere beton dökme konusunda sergilediğimiz beceriyi

fiber optik konusunda göstermiş olsaydık, şimdi Sanayi 4.0

konusunda daha hazır bir altyapımız olurdu.

Türkiye’nin kara yolu ağı 1,1 milyon kilometre uzunlu-

ğunda. Fiber optik kablo altyapısı ise ancak 240 bin kilo-

metre oldu. Halen kara yolunun gidebildiği her yere hızlı

internet altyapısı götüremiyoruz. Kore’de kilometrekare

başına 6 kilometre fiber optik kablo var. Türkiye’de ise kilo-

metrekare başına 300 metre

fiber optik kablo var. Kore

birbirine bağlı, Türkiye değil.

Kore 1990’larda dünya-

nın en hızlı internet bağlantı-

sını sağlayabilen ülkesi olma

hedefiyle yola çıkmış. Ame-

rikalılar 2010 yılında Geniş

Bant Planı hazırlamış. Bizse

buralarda internet üzerinden

haberleşmeyi nasıl engelleriz

konusu üzerinde çalışıyoruz.

Hâlbuki ucuza ne kadar çok

veri aktarırsanız, inovasyona

dayalı büyümenin de kapısını

açıyorsunuz. Dün memleketi

demir ağlarla örmek önemliydi. Şimdi cam liflerle örmek.

Bu arada sadece ABD, Kore değil Çin de boş durmuyor.

2025 programıyla yüksek teknolojili ihracat kapasitesini

artırmaya çalışıyor. Aynı 2012 yılında Almanların açıkla-

dığı Sanayi 4.0 programı gibi bir yeni dönüşüm programı

başlatıyor. Çin’in dönüşüm programları bizimkiler gibi hoş

laflar manzumesi değil, somut ve odaklı. 10 adet sektör öne

çıkıyor; bio-teknoloji, robotics, ileri bilgi teknolojileri, enerji

tasarrufu, polimerler vs.

Dünyada iki farklı tip ülke ortaya çıkıyor. ABD, Çin ve hat-

ta Hindistan gibi nerede olduklarını ve nereye gideceklerini

bilip tasarlayan ülkeler. Ve rüzgârın önünde sürüklenenler.

Türkiye halen ikinci grupta yer alıyor. Ama kendimizden de

o kadar emin görünüyoruz ki, ne hükümet kurmak için ne de

yeni büyüme modeli tasarımı konusunda acele etmiyoruz. Bu

arada 2023 hedefleri kaf dağının arkasında uzak bir hayale

dönüşüyor. 1990’lardaki gibi dışarıya değil içeriye, fırsat-

lara değil tehditlere odaklanmış durumdayız. Peki, kasım

sonrasında 2016’dan itibaren yeniden dışarıya ve fırsatlara

bakmaya başlar mıyız?

T

ürkiye’nin ileri teknoloji hikâyesi 19. asıra dayanıyor.

Pasteur Enstitüsü 1887 yılında Paris’te kuruldu. II.

Abdülhamid, Pasteur’ün kuduz aşısını başarıyla uygula-

maya başladığını duyunca bir ekip gönderir. Ekip aşının

nasıl üretildiğini öğrenir. Sonra geri gelip İstanbul’da uygulamaya

başlar. Yani teknoloji transferiyle İstanbul’da 1887 yılında kuduz

aşısını yapmaya başlamışız. Ama bundan sürdürülebilir bir aşı

üretimi endüstrisi çıkmamış. Çünkü teknoloji geliştirmek saksıda

çiçek yetiştirmeye benzemiyor. Osmanlı, bir tüccar ya da sanayici

eliyle fabrika kurdurup, kamu alımgarantisi vererek bu işe destek

mekanizması kurmamış. Devlet eliyle aşı üretimine başlamış.

Sonrasında iş tıkanıp kalmış. Ne teknoloji yayılmış ne de yeni

teknolojiler geliştirilerek devam etmiş.

100 küsur sene önceki yanlışın benzerlerini bugün de yapma-

ya devamediyoruz. Türkiye’nin toplamAr-Ge harcaması 8milyar

dolara ulaşmış durumda. Ama harcanan paranın etkinliği hâlâ

soru işareti. Zira bu iş para harcamameselesinin çok ötesinde. Ni-

telikli bir araştırma politikasına ihtiyaç var. Ne var ki, Türkiye’nin

önceliği hâlâ teknoloji transferi. Osmanlı’nın seçtiği yanlış yolun

bir benzeri, çünkü bu özel sektörün dışlandığı, yalnızca devlete

dayalı bir model.

Türkiye’nin teknoloji ve ino-

vasyon alanında kamu ve özel

sektör işbirliğinin nasıl olacağına

dair bir modeli hâlâ yok. Belki de

bu yüzden inovasyonu konuş-

maktan yapmaya fırsat kalmıyor.

Türkiye’nin ne yapması gereki-

yor? Dönüşüm programlarının

odağına teknoloji platformlarını

yerleştirmesi ve teknoloji geliş-

tirmeye imkân verecek transfer

politikalarıyla kamu-özel sektör

ortaklıkları tasarlaması gerekiyor.

Bugün iPhone kullanmamızı

sağlayan teknolojilerin önemli bir

bölümü ABD Savunma Bakanlığı’nın Ar-Ge destekleriyle ortaya

çıkmış. Amerikan şirketlerinin kullandığı yeni teknolojilerin pek

çoğu da kamu Ar-Ge projelerinden kaynaklanıyor. Amerikan

şirketleri ne yapmaları gerektiğini bu araştırmaların sonuçlarına

bakarak buluyor. Kamu kaynaklarıyla temel bilim araştırma-

ları yapılıyor. Ama temel araştırma sonuçları ortada kalmıyor.

Şirketler onları kullanarak bir sonraki aşama olan teknoloji

geliştirmeye, sonra da ticarileştirmeye götürüyor. Sonra biz de o

teknolojileri kendi ülkemize transfer etmek için para harcıyoruz.

Biz Ar-Ge’yi kamu eliyle yapmaya çalışıyoruz. Osmanlı’dan

beri aynı hatayı tekrarladığımız için olduğumuz yerde sayıyoruz.

Projeleri kamunun dışına çıkartamıyoruz. Kamu-özel sektör

ortaklığını çeşitlendiremiyoruz. Temel bilim araştırmalarına ak-

tardığımız kaynağın sonuçları ne olmuş bilmiyoruz. Birbirinden

habersiz, birbirini de teknolojiyi de takip etmeyen birçok dağınık

projemiz oluyor. Buna da Ar-Ge diyoruz.

Türkiye’de temel problemimiz, yeni bir büyüme strateji-

sinin yoksunluğu oluyor. Bize artık her sektörde verimliliği

artıracak bir yeni büyüme stratejisi lazım. Bir yeni sanayileş-

me politikası lazım. İnovasyona dayalı büyüme sürecine işte

EKONOMİK

FORUM

7

i

TÜRKİYE’DE TEMEL PROBLEMİMİZ, YENİ

BİR BÜYÜME STRATEJİSİNİN YOKSUNLUĞU

OLUYOR.

BİZE ARTIK HER SEKTÖRDE

VERİMLİLİĞİ ARTIRACAK BİR YENİ

BÜYÜME STRATEJİSİ LAZIM.

BİR YENİ

SANAYİLEŞME POLİTİKASI GEREKİYOR

TÜRKİYE’NİN TÜM SEKTÖRLERİNDE

VERİMLİLİK ARTIŞLARINA YOL AÇACAK,

YENİ TEKNOLOJİLERE DAYALI BİR

İNOVASYON SÜRECİNE İHTİYACI VAR.