forum 250 - page 7

iş bitirmelerle ilgili kayıt tutulmaması, inşaat
sektörünü düzenleyen çok sayıda mevzuat ol-
ması sayılabilir. Dünya Bankası Doing Business
Raporu’na göre inşaat izninde Türkiye 2014’de
dünya da136’ncı sırada yer alıyor. Sadece bu
tablo bile inşaat sektörünün hangi zorluluklar
altında çalıştığını çarpıcı bir şekilde ortaya
koyuyor.
İnşaat sektörü, geçen 30 yılda uluslararası
inşaat piyasasına Türkiye’den mal ve hizmet
ihracatı sağladı. Özellikle çevre ülkelerde mü-
teahhitlerimiz, tecrübe ve girişimcilikleri sa-
yesinde büyük işler alabiliyor. Bu çok önemli
bir başarıdır. Yurt içinde talebin daraldığı bir
dönemde, mevcut potansiyelini yurt dışındaki
işlerde kullanmaya devam ederek, yurt içindeki
iş darlığını dengelemiş ve oradaki kazancıyla
içerideki kaybını telafi edebilmiştir. Ancak son
zamanlarda dış pazarlarda yaşanan sıkıntı ve
bankacılık sistemimizin yurt dışı müteahhitlik
işlemlerini yeterince destekleyememesi sebebiy-
le bu imkândan yeterli ölçüde faydalanılamıyor.
Dış pazar arayışlarımızda kamu-özel sektör
işbirliği yapılması hayati önem taşıyor. Önemli
uluslararası inşaat firmalarına sahip ülkelerin
hükümetleri kendi ülke firmalarını sürekli
destekliyor. Yurt dışında büyük inşaat işlerinin
alınması firmaların bireysel çabaları boyutunu
çoktan aştı. Bütün büyük uluslararası inşaat şir-
ketleri devletlerinin teşvik ve desteğiyle faaliyet
göstermekte, sektör ve hükümetin işbirliği ile
idari, yasal ve finansal tedbirler geliştirilmekte,
inşaat firmalarının rekabet ve teknik gücü artı-
rılmakta. Bu destekler, uluslararası ihalelerde
yabancı ülke firmalarına önemli maliyet avan-
tajları sağlıyor.
Tıpkı Batı ülkelerinin yaptığı gibi bizim
kamu idaremiz de, ülkemiz şirketlerinin iş
alması için çaba harcamalı. Hatırlarsak çeşitli
Batı Avrupa ülkelerinin başbakanları Türkiye’ye
gelerek, çeşitli büyük inşaat ihalelerinin kendi
ülkelerinin firmaları tarafından alınması için
yoğun diplomatik ilişkilerde bulundular. Bu
nedenle biz de dış politikamızda bu yönde daha
fazla çaba harcamalıyız.
Ülkemizde orta sınıf büyüyor. Büyüyen orta
sınıf şehirlere yerleşiyor. Bundan 60 yıl önce
şehirlerde yaşayan nüfus %15’lerdeydi. Bugün
%75’e ulaştı ve artmaya da devam ediyor. Demek
ki, şehirlerimizin yenilenmesine ve büyümesine
ihtiyaç var. İnsanlar zenginleştikçe, dar gelirli-
den orta sınıfa, orta sınıftan yukarıya geçiş ol-
dukça, talep katlanarak artacak. Yeni ve kaliteli
konutlar istenecek. Alışveriş merkezi istenecek.
Altyapı istenecek, üstyapı istenecek. Bu nedenle
inşaatı Türkiye’nin lokomotif sektörü, hatta
stratejik sektör olarak görmeliyiz.
İ
nşaat sektörü ülkemiz ekonomisi içinde özgün bir yere
sahip, temel sektörlerden biri. Bunun başlıca üç sebebi
var. İlk olarak; inşaat bir altyapı sektörü ve altyapı, eko-
nominin olduğu kadar toplumun tamamını ilgilendiriyor.
kincisi; inşaat, konut sektörü gibi her insanın en temel ih-
tiyacını kapsıyor. Son olarak da inşaat, lokomotif bir sektör.
Doğrudan ve dolaylı olarak ikiyüzden fazla sektörü etkileme
kapasitesine sahip.
İnşaat, emek-yoğun bir sektör; istihdama doğrudan katkı
açısından bakıldığında, 2001 yılında 1,1 milyon olan inşaat
istihdamının 2005 yılında 1,2 milyona, 2014’de yılında 1,9
milyona yükseldiği gözlemleniyor. Toplam istihdamda inşaat
sektörünün payı 2005’de %5,6 iken, 2014’de %7,4’e yükselmiş
durumda. 2014 yılında istihdamdaki toplam artışın yaklaşık
%10’u inşaat sektöründen geldiği görülüyor.
İnşaat sektörünün gelişimine baktığımızda, özellikle 80’li
yılların ikinci yarısından itibaren önemli gelişmeler yaşanı-
yor. 80’lerde ekonominin ortalama yıllık büyüme hızı yaklaşık
%5 iken, inşaat sektörü büyümesi yaklaşık %7 düzeyinde
seyrediyor. 90’larda ise inşaat sektörü hem metrekare bazın-
da hem de katma değer açısından kan kaybetmeye başlıyor.
Bunun temel sebebi yüksek reel faizler ve yüksek enflasyon
ortamından kaynaklanıyor. Bu iki ekonomik olgu inşaat
sektörüne ciddi bir darbe vuruyor. Sonuçta bu dönemde
ekonominin ortalama yıllık büyümesi %3 iken, inşaat sektörü
büyümesi %1’de kalıyor.
2001 krizi sonrasında ortaya konan istikrar ve reform
programı, etkisini 2003’den itibaren göstermeye başlıyor.
Kamu maliyesindeki şeffaflığı artıran ve kamu mali disipli-
nini sağlayan reformlar sayesinde azaltılan kamu bütçe açığı,
faizleri kayda değer şekilde düşürürken, Merkez Bankası’nın
bağımsızlığının tesis edilmesiyle, enflasyonun 30 yıl sonra
yeniden tek haneli seviyelere düşürülmesi sağlanıyor. Bu
sayede inşaat sektöründeki büyüme ekonominin genelin-
deki büyüme hızının üzerinde çıkıyor. Son beş yıl itibarıyla
ekonominin genel büyümesi %5,4 iken inşaat sektöründeki
büyüme %8’e ulaşıyor.
Türk müteahhitliği, inşaat alanında üstün teknik yönetim
ve kapasite, kalite ve beceri sahibi olduğunu hem yurt içi
hem yurt dışı işlerinde kanıtlıyor. Bugün dünya çapında bir
şöhrete sahibi firmalarımız, uluslararası iş yapan en büyük
şirketler arasında yer alıyor. Yurt dışı müteahhitlik iş hac-
mimiz 2001’de 3 milyar dolar iken, 2014’de 23 milyar dolara
ulaştı. Dünya ölçeğinde ilk 250’de yer alan Türk şirketlerin
sayısı 2003’de 8 iken, 2014’de 42’ye yükseldi.
İnşaat, sadece ekonomik büyümeye ve istihdama katkı
sağlamakla kalmıyor, dış ticaret açığını finanse eden sektör-
lerin de başında geliyor. Böyle bir güce erişmiş bir sektör her
türlü desteğe ve övgüye layık değil mi?
Yapılması gerekenlerin başında faizlerin düşmesinin
sağlaması geliyor. Faizleri belirleyen en önemli faktör ise eko-
nomideki risk algısıdır. Ekonomiye güven ne kadar büyükse,
risk algısı da o kadar azalır. Faizler düşerse inşaat sektörü-
nün finansal sorunları azalır, sektör rahatlar. Hem yatırım
finansmanı hem de bireylerin finansmana erişimi kolaylaşır.
Sektörün diğer önemli sıkıntıları arasında; müteahhitlik
mesleğinin standartlarının belli olmaması, özel sektördeki
EKONOMİK
FORUM
7
i
1,2,3,4,5,6 8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,...132
Powered by FlippingBook