93
EKONOMİK
FORUM
2008-2012 yıllarını kapsayan birinci yü-
kümlülük döneminde ve 2012-2020 yılları-
nı kapsayan ikinci yükümlülük döneminde
Türkiye’nin herhangi bir sayısallaştırılmış
salım sınırlama veya azaltım yükümlülüğü
bulunmuyordu.
Bu sene gerçekleştirilen COP21’de Tür-
kiye’nin müzakerelerin ilk gününden itiba-
ren politikası; yeni sözleşmede gelişmekte
olan ülke olarak yer almaktı. Bilindiği üzere
yeni sözleşme kapsamında gelişmiş ülkele-
rin gelişmekte olan ülkelere teknoloji trans-
feri ve finans desteği sağlaması gerekiyor.
Türkiye Paris’te bu haktan faydalanabilmek
için gelişmekte olan ülke statüsünü elde
etmeye çalıştı ve Marakeş COP7’de tanınan
“özel koşullar”ının yeni anlaşmaya girmesi
yönünde büyük çaba gösterdi.
Dolayısıyla, Türk delegasyonu Türki-
ye’nin yeni anlaşmadaki statüsünü finansal
destek almaya uygun belirlemeye odaklan-
dı ve “özel koşullar”ını anlaşmaya sokmak
için direndi. Lakin ne karar metnine ne de
Anlaşma metnine Türkiye’nin özel durumu-
nun yazılmasına müsaade edilmedi.
Anlaşma metni Genel Kurul’da kabul
edilmeden önce, Türk heyetinin, yoğun
ikili görüşmelerde COP 21’in dönem Baş-
kanlığı’nı bir sene boyunca yapacak olan
Fransa’dan, Türkiye’nin özel durumunun
Fransa tarafından hazırlanacak sonuç ra-
poruna işlenmesine dair söz aldığı gayri
resmi ifade edilse de, bu konuda şimdilik
bir şeyler söylemek güç. Fakat anlaşma
metnine Türk heyetinin herhangi bir itiraz-
da bulunmamış olması, bu tezi güçlendirici
olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin sunduğu INDC’de sera gazı
emisyonlarının 2012 yılı referans alındığın-
da, 2030’a kadar %21 oranında artıştan
azaltım taahhüdü yer almaktaydı. Ancak,
BMİDÇŞ’nin EK-I istesinde yer alan Tür-
kiye’nin özel durumu kabul edilmediği
takdirde, (gelişmekte olan bir ülke olarak
değerlendirilmediği durumda) yeni anlaş-
maya taraf olması halinde mutlak azaltım
hedefleri koyması ve gelişmekte olan ül-
kelere teknoloji transferiyle finans desteği
sağlaması gerekeceği öngörülüyor. Bu
durum, Türkiye’de çevre, ekonomi, enerji
ve teknoloji alanında pek çok politikanın
ve hatta paradigmanın değişmesine se-
bep olabilir.
Sonuç olarak, Paris Anlaşması günü-
müzün en önemli sorunlarından biri olan
iklim değişikliği konusunda yeni bir kapı
aralamış bulunuyor. Küresel ölçekte, “İklim
Değişikliği ile Mücadele”, uluslararası hukuk
çerçevesinde uluslararası bir anlaşmayla ilk
defa bu denli çok taraflı ve önemli bir yasal
çerçevede kendisini bulmuş oluyor. Tabii
bu süreç hem uzun hem de meşakkatli
olacağa benziyor. Anlaşma'da, açıklığa ka-
vuşturulması gereken daha pek çok nokta
bulunmakta ve ayrıca ülkelerin bundan
sonraki süreçlerde nasıl bir tavır takına-
cakları da merak konusu olmaya devam
ediyor. Sürecin, pek çok aktörü ve farklı
çıkar gruplarını ilgilendirmesi ve bunların
etkisine de açık olması itibarıyla zorlu bir
süreç olacağı şimdiden öngörülüyor.
Türkiye COP21'e geniş bir delegasyonla katıldı.