kültür oluşturuyor. Oluşan bu yeni kültürü
“İkincil
Sözel Kültür”
olarak tanımlayan çalışmalar var.
Bu yeni kültürün temel karakteristiği, kısa mesajla
günlük iletişimin alabildiğine yaygınlaşmış olması.
Dijital iletişim olanakları
“bağlantıları”
artırdığı gibi
“bağımlılık”
düzeylerini alabildi-
ğine yukarılara çekiyor. Bağlantıların artması,
bağımlılıkların yoğunlaşması ve derinleşmesi,
insanların birbirine aykırı düşen değerlerinin
korunması sorununu birlikte getiriyor. Yakın
gelecekte teknolojinin
“dil engelini”
de ortadan
kaldırmasıyla, günlük iletişimde ortak değerleri-
mizin çatışma yaratması, kırılganlıkları artırması
sonucunu doğuracak. Burada yapılan değerlendir-
menin temel varsayımı açısından baktığımızda,
psikolojik mesafeleri ayarlamak, bugünkünden
farklı insanı donanımlar gerektiriyor.
Psikolojik mesafelerin dengesini yitirmesi de
bireysel ve toplumsal çatışma alanlarını genişletir;
huzur ve güveni sarsan sonuçlar yaratabilir.
YakınlaşanveYarışanİnsanlık:
İnsanoğlunun
gündemindeki bir başka sorun, göçler, kentleşme,
bir arada büyük kalabalıklar halinde yaşayan in-
sanların birbirine yakınlaşması süreci. Yaşadığımız
yüzyılın ortalarına geldiğimizde 9milyarı aşan insa-
nın %70’inden fazlası kentsel alanlarda yaşayacak.
Kentlerde herkes birbirine yaklaşacak ama ekmek
kazanmak için de kıyasıya bir yarış başlayacak.
İnsanların yakınlaşması ve yarışmalarının art-
ması, iletişim olanakları nedeniyle daha derinle-
şecek, karşılıklı birbirini etkileme süreci de bugün
yaşananların çok ötesine geçecek.
Psikolojik mesafelerimizi ayarlayabilmek için
yeni yaşım biçimi ve yaşam tarzlarını öngörmek,
olası etkilerini tartışarak kendi iç dünyamızı ha-
zırlamak gerekiyor. Giderek insanın kendini yö-
netmesi, kendiyle baş etmesinin önemi artıyor.
Bilgiye erişebilirlik ve analiz teknikleri dışımızdaki
gelişmeleri anlama sorununu aşmamıza yardımcı
oluyor. Asıl önemli olan içimize dönmek, kendimizi
anlamak, eksiklerimizi kavramak, boşluklarımızı
bilmek ve doldurmak.
İDEOLOJİLERİN KOLAYCILIĞI
İnsanlarda Algı ve Açılım Sorunları:
Ken-
dimizi anlamanın bir dizi engeli var. Geçmişten
bugüne taşıdığımız değerler bunlardan biri. Ön
yargılar, yerleşik doğrular, kalıp düşünceler, kör
inançlar, ezberler dışımızı anlama tuzakları ya-
rattığı gibi, kendimizi anlamanın önüne de ciddi
engeller koyabilir.
Geçmişten bugüne taşıdığımız değerlere aşırı
anlamlar yüklediğimiz zaman, dünyanın en tehli-
keli tutumu olan kendi yanılmazlığımıza inancımız
artabilir. Sapmalar ve saplantılar, bizi kendi yanıl-
mazlığımıza inandırabilir. Oysa bugün algılarımızı
sorgulamanın, dışa ve dünyaya açılım yapmanın
zamanı. Direncimizi artıracak olan ise
sığ sulardan çıkarak uzak okyanuslara
açılma riskini üstlenmek.
Verimlilik Savaşı Neyin
Habercisi:
Verimlilik insanlık
tarihinde hiç rastlanmayan bir
baskı yaratıyor. Bugün elekt-
ronik araçlarla erişebildiğimiz
her yerdeki üreticiler potan-
siyel rakibimiz, tüketiciler de
potansiyel müşterimiz haline
geldi. Mal ve hizmetler kolaylıkla
tüketicinin elinin menzili altına
sokulabiliyor. Bu gelişme bizi, iş sü-
reçlerini ve işgücü profillerini etkili ve
verimli kullanmaya zorluyor. Verimlilik bilin-
ci gelişmemiş işyerlerinin uzun soluklu çalışması
giderek imkânsız hale geliyor.
Her şeyin interneti, makinelerin birbiriyle
iletişimi, analiz gücü, üretimin iç örgütlenmesi,
endüstri devlet ilişkileri ve devletlerarası ilişkiler
yeniden yapılanıyor. Bütün bu yeni kavramlar etkin
ve verimli çalışmanın gereğini anlatıyor.
Verimlilik savaşı, yeni bir dünyanın kurulacağını
haber veriyor. Yeni bir dünya kurulurken, bizim
o dünya içinde yerimizi bulmanın, konumumuzu
belirlemenin şartı ise öngörme ile önlemalma disip-
linini uygulamak, işimizi etkin ve verimli yapmak.
ETKİN KOORDİNASYON
Kalkınmanın İçeriği (Entelektüel ve Sis-
temKapasitesi):
Temel amaç maddi ve kültürel
zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştır-
mak ise üretim insan odaklı olmalı. Günümüzde
insan kaynağı algısı, okul ve iş odaklı algı yerini
hızla insanın kendini yetiştirmesine motive
etme odağına kayıyor.
Entelektüel ve sistem kapasitelerini geliş-
tirmek için eğilimlerin izlenmesi, olası fırsat
ve tehditlerin net olarak tanımlanması gereki-
yor. Eğilimlerin fırsat ve tehditlerini biliyorsak,
erişebildiğimiz yeraltı ile yerüstü kaynaklarını
etkin ve verimli değerlendirebiliriz. O zaman
fiziki sermaye stoku ihtiyacını daha iyi belirler,
var olan fiziki sermaye stokunu de gerektiği gibi
değerlendiririz. Bir adım sonrasında teknolojiyi
iyi bilmenin avantajlarından yararlanır, işimizin
verimini artıran teknolojilerle işyerimizi dona-
tabiliriz. Hepsinden önemlisi, kaynakları etkin
biçimde koordine eder, etkin bir yönetişimle
işlerimizi uzun soluklu sürdürebiliriz.
Bilgi odaklı üretim, kendini sürekli yeniden üre-
ten insana olan ihtiyacı artırıyor. Entelektüel kapasite
yaratmak, o kapasiteyi servet ve sermayeye dönüştür-
mek gerekiyor. Bilgiyi üretim zenginliğine dönüştür-
mek, entelektüel kapasiteleri yüksek ve sistemkurma
becerisi gelişmiş insan anlamına da geliyor.
Verimlilik savaşı,
yeni bir dünyanın
kurulacağını
haber veriyor.
Yeni bir dünya
kurulurken, bizim
o dünya içinde
yerimizi bulmanın,
konumumuzu
belirlemenin
şartı ise
öngörme
ile önlem alma
disiplinini
uygulamak, işimizi
etkin ve verimli
yapmak.
EKONOMİK
FORUM
85
i