Avrupa Merkez Bankası’nın
yeni makroekonomik
gerçekliği
Prof. JEFFREY D. SACHS
A
vrupa Merkez Bankası (Europe-
an Central Bank/ECB) nihayet bir
parasal genişleme (QE) politikası
başlattı. Bu aşamadaki temel soru
lmanya’nın bu parasal genişlemeyi yeterli cesa-
retle uygulamak için gereken manevra özgürlüğü-
nü ECB’ye tanıyıp tanımayacağı.
Parasal genişleme uzun vadeli büyümeyi sağ-
lamasa da, 2008 yılından bu yana Euro Bölgesi’ne
nefes aldırmayan sürekli gerilemeye son vermek için
çok şey yapabilir. QE beklentisiyle Avrupa’da borsa-
nın rekor seviyelere çıkması sadece güvenin arttığını
göstermekle kalmaz, aynı zamanda parasal genişle-
menin hem yatırımı hem de tüketimi artırması için
doğrudan bir kanal olduğunu gösterir. Ama Nobel
Ödüllü Paul Krugman ve ABD eski Maliye Bakanı
Larry Summers gibi bazı gözlemciler QE’nin gerçek-
ten etkili olup olmayacağı konusundaki şüphelerini
hâlâ koruyor. Krugman’ın geçenlerde ifade ettiği
gibi, bir “deflasyon girdabı” dünya ekonomisinin
büyük bölümünü aşağı sürüklüyor ve düşen fiyatlar
talepte aşağı yönde kaçınılmaz bir spiral oluşturu-
yor. Her ikisi de büyüme tahminlerini birkaç derece
aşağı çeken Dünya Bankası ve Uluslararası Para
Fonu (IMF) da aynı fikirde gibi görünüyor.
Kötümserler dünya ekonomisindeki toplam
talep eksikliğinin aşılamaz olduğunu, yeni bir “se-
küler durgunluğa” götürdüğünü iddia ediyor. No-
minal faiz oranlarındaki adı çıkmış sıfır alt sınırı
(ZLB) nedeniyle para politikasının nispeten etkisiz
olduğu görülüyor. Söylendiğine göre politika faiz
oranlarını sıfıra yaklaştıkça, merkez bankaları def-
lasyon girdabından kaçınmada neredeyse çaresiz
duruma geldi ve ekonomiler utanç verici likidite
tuzağında sıkışıp kaldı. Bu senaryoda, talep ye-
tersizliği kendi kendinden beslenerek fiyatları
aşağı çeker, reel (enflasyona göre düzeltilmiş) faiz
oranlarını yükseltir ve talebi daha da düşürür.
Bu bakış açısı 2008 yılından bu yana ABD’deki
ve Birleşik Krallıktaki Keynesçi ekonomistler arasın-
da öne çıkmakta. Krugman Japonya’nın 1990’larda
kronik deflasyona yenik düşen büyük ekonomilerin
yalnızca birincisi olduğunu ve bunu şimdi Avrupa
Birliği’nin (AB), Çin’in ve Frank’taki tırmanış ve fi-
yatlardaki düşüşle beraber son olarak da İsviçre’nin
takip ettiği iddia edilmekte. Bu bakımdan ABD de
kötümserler tarafından ZLB’de, para politikasının
tersine, özellikle yararlı bulunan mali uyarıcıların
artırılması için Keynesçileri tekrarlı çağrılar yapma-
ya kışkırtmasıyla hâlâ girdabın ağzında.
KRİZE DOĞRU TEŞHİS KONAMAZSA
ETKİLİ BİR TEDAVİ YAPILAMAZ
Bence, kötümserler deflasyonun risklerini
abartmıştır ve son yaptıkları tahminler de bu se-
beple isabetsiz oldu. En dikkat çeken şey ise hem
ABD’de hem de İngiltere’de açıklar azalsa da büyü-
menin artmasıyla ve işsizliğin düşmesiyle meyda-
na gelen geri tepmeyi tahmin edememiş olmaları.
2008 krizine doğru teşhis konamazsa, etkili bir
tedavi yapılamaz.
Kötümserlere göre, Keynes’in tanımladığı
“ekonomik moral” kaybına benzer bir biçimde
yatırım isteğinde büyük bir düşüş meydana geldi.
Bu görüşe göre, faiz oranları çok düşük olsa bile
yatırım talebi düşük seviyesini koruyacak, bun-
dan dolayı toplam talep de yetersiz olmaya devam
edecek. Deflasyon nedeniyle işler daha da kötüye
gidecek, geriye sadece talep boşluğunu kapatan
büyük mali açıklar kalacak.
Bütün büyük Merkez Bankaları’nın genişlemeci para politikaları
izlediği, petrol fiyatlarının hızla düştüğü ve bilgi teknolojisinde
devam eden devrimin yatırım fırsatlarını kışkırttığı bir dönemde,
2015 ve ötesine dair ekonomik büyüme tahminleri kötümserlere
göründüğünden daha iyi.
2015 yılında, akıllı diploması ve akıllı
para politikaları sayesinde refaha giden yol açılabilir.
Her iki
bileşeni de doğru yönetirsek geniş kapsamlı iyileşme uzakta değil.
GÖRÜŞ
82
EKONOMİK
FORUM
Jeffrey D. Sachs
Columbia Üniversitesi’nde
Sürdürülebilir Kalkınma
Profesörü, Sağlık Politikası
ve Yönetimi Profesörü
ve Dünya Enstitüsü
Direktörüdür. Ayrıca
Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri’ne Milenyum
Kalkınma Hedefleri
konusunda Özel
Danışmanlık yapmaktadır.