forum235 - page 85

laşması Şili’nin sermaye kontrollerini kullanmasını
engeller.
İyi düzenlemelerin yokluğunda ekonomik re-
fahın tehlikeye girebileceğini 2008 yılındaki krizde
öğrenmiş olmamızın gerekmesine rağmen, diğer
ticaret anlaşmalarında da mali liberalleşme ve ser-
bestleşme üzerinde duruldu. ABD Ticari Temsilcili-
ğinde (USTR) oldukça nüfuz sahibi olan Amerikan
ilaç endüstrisi, patent dışı ilaçlarla mücadele için
tasarlanmış, elde edilecek kârı hayat kurtarmanın
önüne geçiren dengesiz bir fikri mülkiyet rejimini
diğer ülkelere yamamayı başarmıştı. ABD Anayasa
Mahkemesi bile ABD Patent Bürosu’nun genlere pa-
tent verme konusunda çok ileri gittiğini söylemekte.
Son olarak, şeffaflığa önem verilmesi gerekir.
Ama bu ticari müzakerelere katılanlar önceden
uyarılmalı. ABD’nin asıl amacı şeffaflığı bozmak.
USTR ofisi kendi müzakere konumunu ABDMeclis
üyelerine bile açıklamaktan kaçındı. Sızan haberle-
re bakılırsa sebebini anlamak zor değil. USTR ofisi,
Meclisin daha önceki ticari anlaşmalara, örneğin
Peru’yla yapılana, eklediği patent dışı ilaçlara erişim
gibi ilkelerin geriye doğru izini sürmekte.
TPP vakasında ise bir mesele daha var. Asya,
bitmiş ürün üretme sürecinde ürünlerin bir ülke-
den diğerine kolayca geçtiği verimli bir tedarik zin-
ciri oluşturdu. Ama Çin’in bunun dışında kalması
halinde TPP buna müdahale edebilir.
MÜZAKERELERDEMANZARA
KASVETLİ GÖRÜNÜYOR
Resmi tarifeler zaten çok düşük olduğu için,
müzakereciler daha çok ruhsatlandırma engelleri
gibi tarife dışı engeller üzerinde duracaktır. Ama
kurumsal menfaatleri temsil eden USTR ofisinin
en düşük genel standart için baskı yaparak, seviyeyi
yukarı değil aşağı çekeceği açık. Örneğin, birçok ül-
kede hem ABD ürünlerine karşı ayrımcılık yapıldığı
hem de kirlilik ve enerji verimliği dikkate alındığı
için, büyük otomobillerden vazgeçiren vergi ve ruh-
sat hükümleri var.
Daha önce zikredilmiş olan daha genel bir hu-
sus da, ticaret anlaşmalarında genel olarak ticari
menfaatlerin, örneğin sağlıklı yaşam hakkı ve çev-
renin korunması gibi diğer değerlerin önüne kon-
duğu. Örneğin Fransa, ticaret anlaşmalarına kendi
filmlerini desteklemeye devam edebilmesini sağla-
yan bir “kültürel istisna” konmasını ister ve bütün
dünya bundan yararlanır. Bu ve diğer genel değerler
tartışılmaz olmalı.
Bu tür yardımların maliyetleri ihmal edilebilir
düzeydeyken, sosyal faydalarının muazzam olması
ironidir. Bir Fransız sanat filminin gişe rekorları kı-
ran bir Hollywood filmine ciddi bir tehdit oluştura-
bileceğine gerçekten inanan var mı? Buna rağmen
Hollywood’un hırsının sınırı yok ve ABD’de ticari
müzakere yapanlar da uzlaşmaya yanaşmaz. Ve tam
da bu nedenle bu konular müzakerelere başlanma-
dan önce açığa kavuşturulmalı. Aksi halde baskı ya-
pılacak ve anlaşmada temel değerlerin ticari men-
faatlere kurban gitmesi gibi gerçek bir tehlike var.
Müzakereciler kamu menfaatlerinin ön planda
olduğu, sıradan vatandaşların görüşlerine de en az
kurum lobicilerininki kadar değer verildiği samimi
bir serbest ticaret rejimi oluşturabilseydi, ortaya çı-
kan şeyin ekonomiyi güçlendireceği ve sosyal refahı
artıracağı konusunda iyimser olunabilirdi. Ancak,
gerçekte şirket menfaatlerinin ilk sırada olduğu,
güdümlü bir ticaret rejimimiz ve ne demokratik ne
de şeffaf olan bir müzakere sürecimiz var.
Önümüzdeki görüşmelerden çıkacak sonucun
sıradan ABD vatandaşının menfaatlerine hizmet
edebilme ihtimali düşük. Diğer ülkelerdeki sıradan
vatandaşların içinde olduğu manzara ise daha da
kasvetli.
Telif Hakkı:
Project Syndicate, 2013.
Müzakereciler
kamu
menfaatlerinin
ön planda
olduğu, sıradan
vatandaşların
görüşlerine de
en az kurum
lobicilerininki
kadar değer
verildiği
samimi
bir serbest
ticaret rejimi
oluşturabilseydi,
ortaya çıkan
şeyin ekonomiyi
güçlendireceği
ve sosyal refahı
artıracağı
konusunda
iyimser
olunabilirdi.
EKONOMİK
FORUM
85
i
1...,75,76,77,78,79,80,81,82,83,84 86,87,88,89,90,91,92,93,94,95,...132
Powered by FlippingBook