Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  89 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 89 / 132 Next Page
Page Background

YUNANİSTAN’IN KARŞI KARŞIYA

KALDIĞI İKİLEM

Aşırı borçlanmanın neden olduğu zorlukların

büyüklüğü düşünüldüğünde, insan haliyle ne-

den bireyler ve ülkeler kendilerini bu zor duruma

tekrar tekrar sokuyorlar diye sorabilir. Neticede,

bu tip borç sözleşmelerinde (yani, gönüllü anlaş-

malar) alacaklılar da borçlular kadar sorumludur.

Aslında, borç verenler daha da fazla sorumluluğa

sahiptir. Genelde borç verenler gelişmiş finansal

kurumlardır, oysa borçlular sıklıkla farklı sözleşme

koşullarına bağlı piyasa değişimlerine ve risklerine

daha az alışkındır. Doğrusunu söylemek gerekirse,

ABD bankalarının borçluları ağına düşürdüğünü ve

onların finansal gelişmişlikten yoksun olmalarını

kullandıklarını biliyoruz.

Her (gelişmiş) ülke kapitalizmin çalışmasını

sağlamanın bireylere temiz bir sayfa açmaktan

geçtiğinin farkına vardı. 19. yüzyıldaki borçlu ha-

pishaneleri

(1)

hataydı, insanlık dışıydı ve kesinlikle

borçların geri ödenmesine de bir yardımı yoktu.

Geri ödemelerin sağlanmasına yardım eden şey,

borç verenleri kararlarının sonuçları ile ilgili onlara

daha fazla sorumluluk yükleyerek, düzgün borç

vermeye teşvik etmekti.

Henüz uluslararası düzeyde, ülkelerin taze bir

başlangıç yapabilmelerini sağlayacak sistemli bir

işleyiş yaratamadık. 2008 krizinin öncesinden bu

yana, Birleşmiş Milletler (BM), neredeyse geliş-

mekte olan ülkelerin tamamının desteğiyle böyle

bir yapı oluşturmak için çabalıyor. Fakat ABD buna

inatla karşı çıkıyor; belki de borçlu ülkelerin görev-

lileri için borçlu hapishanelerini yeniden kurmak

istiyor (eğer öyleyse, Guantanomo Körfezi’nde

bunun için yer açılabilir).

Borçlu hapishanelerini geri getirme fikri biraz

zorlama gibi görünse de, bu son dönemde konuşu-

lan ahlaki tehlike ve hesap verebilirlik söylemleriyle

birlikte yankı buluyor. Yunanistan’a borçlarını yeni-

den yapılandırması için izin verilmesi durumunda,

bunun kendini ve diğerlerini, basit bir şekilde yeni-

den krize sokacağına dair bir korku var.

Bu tamamen saçmalık. Aklı başında olan biri

herhangi bir ülkenin sırf alacaklılarından kurtul-

mak için kendini Yunanistan’ın yaşadığı maceraya

isteyerek sokacağına inanır mı? Eğer bir ahlaki

tehlike varsa, defalarca kez kurtarılan (özellikle

özel sektördeki) borç verenlerde vardır. Eğer Av-

rupa, tüm bu borçların özel sektörden kamuya

taşınmasına (son yarımyüzyıldan fazladır kökleşen

biçimde) izin verdiyse, sonuçlarına katlanması

gereken de Yunanistan değil, Avrupa’dır. Gerçekte,

Yunanistan’ın mevcut kötü durumu, borç oranın-

daki büyük çapta yükseliş de dâhil, büyük ölçüde

Yunanistan’a dayatılan ve onu yanlış yönlendiren

troika programlarının suçudur.

Bu nedenle, “ahlak dışı” olan, borcun yeniden

yapılandırması değil, yapılandırılamamasıdır. As-

lında Yunanistan’ın bugün karşı karşıya kaldığı

ikilemözellikle onamahsus bir durumdeğil; birçok

ülke benzer pozisyondaydı. Yunanistan’ın problem-

lerini çözülmesi daha zor kılan Euro Bölgesi’nin

yapısı: parasal birlik üye devletlerin devalüasyon

yoluyla kendi başlarına sorundan kurtulma yolu

bulamaması anlamına geliyor, fakat politika es-

nekliğinin kaybına eşlik etmesi gereken bir nebze

Avrupa dayanışması basitçe söylemek gerekirse

ortada yok.

BEKLEYİP GÖRECEĞİZ

70 yıl önce, ikinci dünya savaşının sonunda,

Müttefik Devletler Almanya’ya taze bir başlangıç

fırsatı verilmesi gerektiğini fark etmişlerdi. Anla-

dılar ki, Hitler’in yükselmesinin nedeni işsizlik-

ti (enflasyon değil) ve bu Almanya’ya 1. Dünya

Savaşı’nın sonunda daha fazla borç yüklemekten

kaynaklanmıştı. Müttefik Devletler borçların bi-

rikmesinin ahmaklığını dikkate almadılar veya

Almanya’nın diğerlerine nasıl maliyetler yükledi-

ğinden söz etmediler. Bunun yerine, Almanya’nın

borçlarını affetmekle kalmayıp, onlara yardım

ettiler ve Almanya’ya yerleştirilen Müttefik Devlet

taburu daha ileri bir mali canlandırma sağladı.

Şirketler iflas ettiklerinde, borç-hisse senedi

swapları (takasları) adil ve etkili bir çözümdür.

Yunanistan için benzer bir yaklaşım mevcut bo-

nolarını GSYİH’ye endeksli bonolara (GDP-linked

bonds) dönüştürmektir. Eğer Yunanistan iyiye

giderse, alacaklılar daha fazla para kazanır; eğer

gitmezse, daha az kazanır. Böylece, her iki taraf da

büyümeyi destekleyen politikalar izlemek için güçlü

bir neden sahip olmuş olur.

Demokratik seçimler çok nadir Yunanistan’daki

kadar açık bir mesaj verir. Eğer Avrupa, Yunan

seçmenlerin değişimtalebine hayır derse; demokra-

sinin, en azından konu ekonomi olduğunda, önemli

olmadığını söylemiş olur. O halde neden sadece,

Newfoundland’ın 2. Dünya Savaşı öncesinde tasfiye

içine girdiğinde etkili bir şekilde uyguladığı gibi

(2)

,

demokrasinin kapısına kilit vurmuyoruz?

Umalım da, borç ve kemer sıkma iktisadından

anlayanlar değil, demokrasi ve insani değerlere

inananlar galip gelsinler. Kimin galip geleceğini

zaman gösterecek.

Editör Notu: (1)

Borçlular Hapishanesi (Debtors’ Prison) 19. yy

boyunca, özellikle Batı Avrupa’da, borçlarını ödeyemeyen insanların

tutulduğu hapishanelere verilen genel ad.

(2)

Şu an Kanada’da bulunan Newfoundland Dominyon’u 1907-

1949 tarihlerinde Birleşik Krallık’a bağlıydı. Daha sonra İngiliz

Milletler Topluluğu içinde bağımsızlık kazanan ülke, 1933’te iflas

aşamasına gelinmesi sonucunda, 1934’te parlamento kararıyla

kendini fesh etti.

Telif Hakkı:

Project Syndicate, 2014.

www.project-syndicate.org

Borçlu

hapishanelerini

geri getirme fikri

biraz zorlama

gibi görünse de,

bu son dönemde

konuşulan

ahlaki tehlike ve

hesap verebilirlik

söylemleriyle

birlikte yankı

buluyor.

Yunanistan’a

borçlarını

yeniden

yapılandırması

için izin verilmesi

durumunda,

bunun kendini

ve diğerlerini,

basit bir şekilde

yeniden krize

sokacağına dair

bir korku var.

EKONOMİK

FORUM

89