![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0044.jpg)
defleri çerçevesinde belirlenen sekiz hedeften biri olarak hâlâ
gündemdeki ağırlığını koruyor. İklim değişikliğinin tarihine
bakıldığında, 19. yüzyılda, fizikçiler başta karbondioksit olmak
üzere atmosferdeki sera gazlarının rolü hakkın teorilerde bu-
lundukları ve ısınma etkisiyle birlikte atmosferdeki bu gazların
düzeylerinin artacağını teorik olarak öne sürdükleri görülüyor.
Bilim insanlarının mevcut karbon seviyeleri ve sıcaklık ara-
sında bir ilişki kurmak için gerekli ölçümlere sadece son birkaç
10 yıl içinde başladıkları ve o zamandan beri yapılan bilimsel
çalışmalarla, fosil yakıt kullanımından kaynaklanan yükselen
sera gazı emisyonlarının, yüksek sıcaklıklara yol açtığı gerçeği
ortaya çıktı. 1998 yılından bu yana, küresel sıcaklıkların 30 yıl
öncekinden daha yavaş seyretmesi bazı şüpheciler tarafından
küresel ısınmanın durakladığının kanıtı olarak değerlendirilse
de, sıcaklık artışının durmuş veya düşmüş olmadığı, tam ter-
sine artmaya devam ettiği gözlemleniyor. Bilim insanları tara-
fından son iki yıl da ısınmanın yeniden hızlandığı belirtiliyor.
Bu bağlamda küresel anlaşmalardaki ilerlemeleri özet-
leyecek olursak; 1992 yılında hükümetler Rio de Janeiro’da
buluştu ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kabul
edildi. Hâlâ yürürlükte olan bu anlaşma, iklim değişikliği
tehlikesini önlemek amacıyla hükümetleri harekete geçmeleri
için birleştirse de, ülkelerin hangi eylemlerin uygulayacakları
konusu belirtilmedi. Dolayısıyla beş yıl boyunca, hükümetler
ne yapmaları gerektiği ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan
ülkelere karşı rolünün ne olması konuları tartışıldı.
Bu tartışmalar ise 1997 yılında Kyoto Protokolü’nün oluş-
44
EKONOMİK
FORUM
PROJEKSİYON