105
EKONOMİK
FORUM
B r toplum; dünyada olup b tenler n farkındaysa, kend olanak
ve kısıtlarını abartı ya da küçümsemen n tuzaklarına düşmeden
değerlend r yorsa, gelecekle lg l gerçekç planlar yapab l yorsa
sağlıklı gelecek nşa edeb l r.
de yabancısı olmayan Hsü, sadakat, istikrar, minnettarlık, itaat,
sorgusuz alkıştan beslenen bir kültürün bilimde devrimsel
dönüşümler yaratamayacağı kanısında. Çin dilinde, öğretmen
sözcüğünün“önceden doğmuş”anlamına geldiğini, Konfüçyüs
öğretisinin“öğreticiye olan sadakat”içeriğine dayandığını vurgu-
layarak, kültür ile kalkınma arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışıyor.
Çin kültürünün etkileriyle ilgili çizilen çerçeve, “gelenek
taassubunun” ve “aklı emanet etme eğiliminin” güçlü olduğu
düşüncesi üzerine kurulu. Batı’nın bireyselliği öne çıkaran sorgu-
layıcı aklının bilimsel devrimin yaratıcısı olduğu düşüncesi Hsü’
nün makalesinin merkezi düşüncesini oluşturuyor.
Çin gelenek taassubunu kırdı mı?
Prof. Dr. Hsü’nün saptamaları Prof. Dr. Güven Sak’ın Dünya
Gazetesi’nin 21 Aralık 2015 tarihli makalesinin başlığı olan “Çin
gümbür gümbür geliyor”yargısıyla örtüşmüyor.
Prof. Dr. Sak, Çin’e her gittiğinde “şaşırdığını” söylüyor. Sak,
son ziyaretini Pekin Belediyesi’nin kurduğu Zhongguancun Bilim
Parkı’na yapıyor. Sak’ın öncelikli gözlemi, bizimne yapacağımıza
odaklanırken, nasıl yapacağımızı kurgulamakta zorluk yaşadığı-
mız, bu nedenle Çinli iş yaparken bizim dedikodu yaptığımız.
Prof. Dr. Sak, Türkiye ve Çin arasındaki benzerlikleri saptıyor.
İlk benzerlik, iki ülkenin de 30 yıl önce tarım ülkesi olmaları. Çin
daha kontrollü serbestleşirken, Türkiye’nin nüfusu kontrolsüz
biçimde kentlere göçüyor. Her iki ülke de küresel ekonominin
bir parçası haline geliyor. Çin ve Türkiye birer sanayi ülkesine
dönüşüyor.
◗
Türkiye’de ve Çin’de ikinci benzerlik ise iki ülkede yoksullu-
ğu azaltılırken eşitsizliklerin artırılması.
◗
Üçüncü benzerlik, iki ülkenin de büyümeyi çevreye zarar
vererek gerçekleştirmesi.
◗
Dördüncü benzerlik, her iki ülkenin de büyümeyi, zengin-
leşmeyi sürdürmeleri için“hukukun üstünlüğünü”öne çıkarma-
larına ihtiyaç duymaları.
◗
Dört benzerliğin altını çizen Prof. Dr. Güven Sak, daha sonra
iki ülke arasındaki benzemeyen özelliklere yöneliyor.
Çin’de ihracat içinde yüksek teknoloji girdisi kullanılan ürünle-
rin payı 1992’de %5’lerden 2012’de %25’lere yükseliyor. Türkiye’de
ise ihracatta ileri teknoloji kullanımının payı olduğu yerde duruyor.
Prof. Dr. Sak, bu sonucu yaratan etkenleri beş başlıkta topluyor:
1.
Çin’de kamu çalışanlarının %6’sı merkezi hükümet için
çalışıyor, kalan%85 yerel yönetimlerde istihdamediliyor. Bu oran
gelişmiş bazı ülkelerde %15, Fransa’da %45. Türkiye ise Çin’e göre
daha merkeziyetçi bir ülke konumunda.
2.
Çin merkezi yönetimi, yerel yönetimler arasında rekabeti
özendiriyor. Biz de yerel yönetimlerin rekabeti, merkezi bütçe-
den, kolektif kaynaklardan pay kapma üzerine. Bu durum, yerel
kalkınmayı sahipsiz bırakıyor.
3.
Çin’de tematik parklarda inkübasyonmerkezleri birbiriyle
rekabet ediyor. Şirketler hızla halka açılıyor. Bizde ise işin söylemi
öne çıkıyor, henüz ciddi bir gelişmeden söz edilemiyor.
4.
Çin’de alan seçimi ve odaklanma merkezden gelen di-
rektiflerle yönetiliyor. Yerel yöneticiler kendi olanak ve kısıtlarına
göre hedefleri üzerinde ayar yapıyor. Bizim yerel yönetimlerin
öyle bir gündemi yok.
5.
Çin’de İnkübasyon merkezleri biyoteknoloji gibi alanlara
odaklanıyor. Çin, başından beri bu yüzyılın sorunlarıyla uğraşma-
yı önemsiyor. Bizde ise kullanılan dil geçmişe saplantılı.
Çin gelenek taassubunu kırarak geleceğe yönelmiş. Yereli
küresele taşıyor. Dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutma
çabası Çin’in gündeminde yer almıyor.
Değerler sistemi
Kalkınmanın başlıca iki temeli var: Birinicisi, değerler sistemi.
İkincisi de kaynaklar sistemi. Kalkınmanın sağlam temeller üze-
rine inşa edilebilmesi için değerler sisteminde kolayını arayan
bir yolu seçmemek gerekiyor. Biliyorum çok sık yineliyorum,
çünkü mesajlarını sadece ağızdan söylemek değil, zihinlerde
yerleştirmek zorunda olduğumuza inanıyorum. Mevlana’nın
dediğine uymalıyız:
“İki yol ver her insanın önünde/ Kolayını arar gelenekte,
dininde/ İçine yolculuk yaparsa eğer/ Farklı yollar bulacaktır
derinde.”
Bugünün dünyası derinlere inmeyi, bilim ve teknolojideki
gelişmelerin yaşamın her alanını etkilerini sorgulamayı gerekti-
riyor. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, fiziki sermaye stokunu, insan
kaynağını ve teknolojiyi etkin ve verimli kullanmanın önüne en-
gel koyan inançlarda, düşüncelerde, önyargılarda ve ezberlerde
körü körüne direnmenin zararları büyük. Dünya genelinde talep
koşullarında, faktör koşullarında, karşılıklı bağımlılık ilişkileri ve