81
EKONOMİK
FORUM
ması, başka AB ülkelerinden AB’den çıkış
referandumları beklenmese bile, Avrupa
siyasetinde ulusal faktörler daha ağırlıklı bir
rol oynayacağa benziyor.
2009 yılından beri Avro ve mülteci kriz-
lerinin olumsuz sonuçları ile başa çıkıla-
mamasının da etkisiyle yükselişte olan AB
karşıtı milliyetçi-popülist kesimlerin güçlen-
mesi de bu beklentiyi artırmakta. İtalya’nın
bu yılın sonunda, bölgelerin Parlamentoda
temsil edilmesini sağlayacak olan bir ana-
yasa değişikliğini referanduma götürecek
olması, 2017 yılında Fransa’da başkanlık se-
çimi, Almanya’da ise federal seçimlerin yapı-
lacak olması, siyasetçilerin kamuoyunda da
yaygınlaşan AB karşıtlığını gözardı ederek,
daha bütünleşmiş bir Avrupa konusunda
çalışmalarını çok zorlaştırıyor. Pew Araştır-
ma Merkezinin, 10 AB ülkesinde yaptığı bir
kamuoyu yoklamasının sonuçlarına göre
Avrupalıların % 47’si AB konusunda olum-
suz bir görüşe sahip. Bu oran Fransa’da %
61, Almanya’da ise % 48.
Hangi önlemler alınabilir?
Bu nedenle, son AB zirvesinde, BK’daki
olumsuz sonuca“daha fazla AB”diyerek kar-
şı çıkılması gerektiği yolundaki, tabir-i caizse
hamasi söylemler dillendirilse de, (bu söy-
lemler daha çok Avrupa Komisyonu’ndan
geldi) AB artık, en azından uzunca bir süre,
halktan kopuk bir şekilde karar veremeye-
cek ve vatandaşların güncel sorunlarına
daha duyarlı olacak. Bu tür sorunlara örnek
olarak, uçuş ücretlerinin azaltılması, dolaşım
(roaming) ücretlerinin kaldırılması, diğer
AB üye devletlerinde eğitim olanaklarının
artırılması gibi hususlar gösteriliyor.
Ekonomik ve mali nitelikli
sorunlarla karşılaşılması
BK’nın AB’den çıkışı kesinleştiği takdirde,
AB bütçesine önemli kaynak sağlayan bir
üye devlet olması nedeniyle AB bütçesinde
kaynak sorunları ile karşılaşılması bekleni-
yor. Bu nedenle, AB bütçesinin yeniden bir
reform sürecine sokulması zorunluluğu ile
karşılaşılabilecek. Avrupa Komisyonu bu ko-
nudaki önerilerini 30 Haziran’da yayımladı.
Ayrıca BK AB’den ayrılarak “tek pazar”
dışında kalır, ülke ile AB arasında yapılacak
olası bir ortaklık anlaşması da bu sorunu
çözmezse, AB de ciddi büyüklükteki bir
ihracat pazarını kaybedeceği gibi, yaklaşık 3
milyon AB vatandaşına iş olanağı sağlayan
(800,000 Polonyalı) BK’nın serbest dolaşım
dışında kalması, AB işgücü piyasası açısın-
dan küçümsenemeyecek bir kayıp olacak.
Ayrıca, Avro bölgesinde olmamasına
rağmen mali piyasalardaki hakimiyeti ne-
deniyle BK’nın AB’den çıkış sürecinin başla-
ması bile AB mali piyasalarını sarsabilecek
ve bankacılık da dahil olmak üzere mali
piyasalara ilişkin AB mevzuatının özellikle
Avro bölgesindeki hakim ülkeler olan Al-
manya ve Fransa tarafından gözden geçi-
rilmesi gerekecek. Bu nedenle, özellikle bu
iki ülkenin Avro bölgesi konusundaki (zor
durumdaki ülkelerin kurtarılması, banka-
cılık birliği vb. gibi konularda ) görüş ayrı-
lıklarını gidererek siyasi bir uzlaşmaya var-
maları bekleniyor. Ayrıca, Avro bölgesinde
bir dağılma beklenmese de, BK ayrıldıktan
sonra sayıları sekize inecek olan Avro sis-
temi dışında kalan ülkelerin sisteme girme
konusunda istekli hale getirilebilmesi için,
Avro’nun refahı artırabileceğinin kanıtlan-
ması da gerekli olabilecek.
AB’de Almanya’nın
ağırlığının artması
Son yıllarda Fransa’nın özellikle ekono-
mik açıdan zayıflaması ve BK’nın AB’den
“yarı kopuk” olması nedeniyle, ikinci dünya
savaşından kaynaklanan nedenlerle arzusu
hilafına da olsa Almanya AB’de “doğal lider”
niteliği kazanmıştı. Avro krizi, mülteciler ve
Ukrayna konusunda AB’nin politikaları kaçı-
nılmaz olarak Almanya tarafından belirlendi.
BK’nın AB’den çıkışı sonrasında Almanya’nın
hâkimiyetinin artması olasılığı kuvvetli. Her
ne kadar Almanya buna istekli olmasa ve
bu olası gelişmeyi “yükünün artması” olarak
yorumlasa da, bu durum AB üye devletleri
arasında gerilimi artırabilecek. 2016’nın ikinci
yarısında AB’nin dönüşümlü dönembaşkan-
lığını üstlenecek olan Slovakya Başbakanı
Robert Fico’nun 30 Haziran’da yaptığı konuş-
mada “AB’nin önemli kararlarının az sayıda
ülke tarafından alınmasına karşı çıkması” bu
gerilimin bir işareti olarak algılanabilir.
Transatlantik
Anlaşması’nın gecikmesi
Her ne kadar AB’nin yapacağı ticaret
anlaşmalarında üye devletler değil Avrupa
Komisyonu yetkili olsa da, Avrupa Komis-
yonu olası bir BK çıkışını müzakere pozis-
yonuna yansıtmak zorunda kalacağından
ve bu çıkış en azından iki yıl süreceğinden,
AB ve ABD açısından çok önemli görülen
bu anlaşmanın gerçekleşmesi gecikecektir.
BK çıktıktan sonra ülkenin AB ticaret
sistemine ve dolayısı ile ABD ile yapılan
anlaşmaya nasıl katılacağı da müzakere
edilecek bir “ortaklık anlaşması” ile belirle-
neceğinden Transatlantik Ticaret ve Yatırım
Ortaklığı Anlaşması bir başka bahara kala-
bilecektir. BK’ın içinde olmadığı bir anlaşma
ise, ABD AB’ye yaptığı ihracatın beşte birini
BK’ya yaptığı, AB’den yaptığı ithalatın ise
sekizde birini BK’dan gerçekleştirdiği için,
ekonomik açıdan değerli bir anlaşma nite-
liği taşımayacaktır.
AB’nin uluslararası
gücünün azalması
AB’nin tam da “Global Strateji”sini ya-
yımladığı bu günlerde ciddi bir diplomatik
ve askeri güce sahip olan BK’nın AB’nin dı-
şında kalması, AB’nin dış politikada güçlen-
dirmeye çalıştığı elini iyice zayıflatacak ve
AB’nin güvenlik ve savunma alanında NA-
TO’ya bağımlılığını kalıcı hale getirecektir.
Ayrıca, dış politika ve güvenlik konu-
larında AB ile ABD arasında bir “köprü” ni-
teliği gören BK’nın AB’den ayrılması, AB ile
ABD arasında bazı anlaşmazlıklara da yol
açabilecektir.”