arama sektöründe ise kesinlikle siyanür
kullanılmaz! Gerçi kimse gerçekten nere-
de, ne kadar siyanür kullanıldığını merak
bile etmiyor. İşletme esnasında kullanılan
siyanürün 100 mislisi başka sektörlerde
kullanılır ama kimsenin umurunda olmaz.
Şaka gibi gelir ama bugün ülkemizde yıllık
yaklaşık 300 bin ton siyanür tüketilmekte
ve bunun sadece %1’lik bir kısmı altın ma-
denciliğindeki siyanürleme işlemleri için
kullanılmaktadır.
Her maden çevreyi belli ölçüde tahrip
eder, kimse umursamaz. Ama sıra altın
madenciliğine gelince herkes çevreci kesi-
lir! Esas mesele, bizim gibi ülkelerde altın
üretilerek fiyatların aşağı düşürülmeme-
sidir. Türkiye’de altın üretilmemesi hangi
yurt içi ve yurt dışı kurumların işine gel-
mektedir? İşte bu soru, altın madenciliği-
ne farklı sebeplerle karşı çıkan bütün ku-
rumlar iyi düşünülmelidir!
Bu soru, Enerji Bakanlığı yetkililerince
de farklı bir açıdan incelenmeli ve bugün
ülkemizde yıllardır altın arayan 25 şirket-
ten niye sadece 3-4 tanesinin işletmeye
açılacak hale gelebildiği, önyargısız olarak,
ancak ülke çıkarları mutlaka gözetilerek
incelenmelidir.
Türkiye’de altın madenciliği
için yatırım yapıldığına inanmıyor
musunuz?
Bu sorunun cevabını bir örnek vererek
okuyucuların takdirine bırakmak istiyo-
rum. Türkiye’de sadece altın madenciliği-
ne değil, diğer madenlerimize de yatırım
yapılmamaktadır. Bugün maden aranması
için verilen ruhsat sayısı yaklaşık 41 bini
geçmiştir ve bunlardan yaklaşık 28 binine
“işletmeye geçildi” raporu bile verilmiştir
(Sistem devam ettiği için bu rakamlarda
zaman içinde artma olmuştur. Bu yüz-
den yaklaşık rakamlar verilmiştir). Her
bir ruhsat alanı için sadece 100 bin dolar
risk sermayesi yatırılarak arama/işletme
masrafı yapılmış olsaydı, bu ruhsat alan-
larına yaklaşık 4,1 milyar dolarlık bir yatı-
rım masrafı yapılmış olurdu. Bu yatırımlar
yapılsa açıkta işsiz dolaşan 13 bin jeoloji
mühendisi olmazdı. Bugün bütün maden-
ler için yapılan yatırımların toplamı 70-80
milyon doları geçmiyorsa ve ruhsat başına
ortalama 1.500-2.000 dolar yatırım payı
düşüyorsa bu işte bir yanlışlık var. Yıllık
toplam ihracat gelirimizin yaklaşık %2’si-
nin maden ihracatından olması da, ülke-
mizde ciddi bir madencilik yapılmadığının
bir delili değil midir?
Bergama altın yataklarının kapatılmaması için de
geçmişte önemli çalışmalar yaptığınızı söylüyorsunuz...
Evet, altın madenciliğinin duraklamaya uğramaması için
bürokrat olarak da çok çabalarım oldu. Önceleri Euro Gold ta-
rafından işletilmeye çalışılan Bergama altın yataklarının kapa-
tılmaması için ne mümkünse yaptım. Bergama madenleriyle
ilgili siyanür suçlamalarının, bilen bilmeyen herkes tarafından
konuşulduğu günlerde, zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, Başbakanlığa hitaben bir yazı yazarak konunun araş-
tırılması talep etmiştir. Bu talep üzerine, Başbakanlık Müste-
şar Yardımcısı olarak, konuyu birinci elden araştırıp, siyanürle
altın elde edilme işlemlerini bütün ilgili kurumlarda inceleyen
ve sonuçta “Bergama altın madeni işletilmelidir” raporunu ya-
zan da yine ben oldum. Bununla da yetinmeyerek, konuyu ki-
tap haline getirip 1998’de yayımladım. Bu kitap bugün TBMM
arşivindedir. Bergama altın madeninin kapatılması için uğra-
şan “gezici köylüler tiyatro kumpanyası”na karşı madenin işle-
tilmesini o yıllarda televizyonlarda saatlerce savunan tek kişi
de yine bendim.
Türkiye’deki altın madenciliğinde kullanılan siyanür
önemli miktarda mıdır?
Türkiye’de siyanür kullanılan yerler sadece altın madenleri
değildir. Siyanür kullanılan gümüş madeni ve diğer işletmeleri-
miz de var. Ancak bu, altın zenginleştirilmesi esnasında kulla-
nılmaktadır. Bütün dünyada uygulanan teknik de budur. Altın
EKONOMİK
FORUM
83
i
GÜNCEL