Örneğin, bugünün mega şehirleri tehlikeli ısı
dalgalarıyla, yükselen deniz seviyesiyle, daha şid-
detli fırtınalarla, dehşetli kalabalıkla, hava ve su
kirliliğiyle çoktan yüzleşti. Tarım alanları iklimin
giderek daha değişken hale gelmesi karşısında
esnekliğini artırmak zorunda. Ve dünyanın her-
hangi bir yerindeki bir bölgede ulaşımı, enerji
ihtiyaçlarını, su kaynaklarını veya besin kaynakla-
rını yönetmenin daha iyi bir yolu bulundukça, bu
başarılar küresel bilgi tabanına hızla eklenerek di-
ğer bölgelerin de bundan hemen faydalanabilmesi
sağlanmalı.
Üniversitelerin yeni BM bilgi ağında özel
bir görevi bulunuyor. Tam olarak 150 yıl önce,
1862’de, Abraham Lincoln yerel toplulukların
bilimsel yollarla daha iyi tarım yapabilmesi ve
yaşam kalitesini artırması için ABD’nin “arazisi
bağışlanmış” üniversitelerini kurdu. Bugün dün-
yanın her yerindeki üniversitelerin kendi toplum-
larına yoksulluğu azaltma, temiz enerji kullanma,
gıda kaynaklarının sürdürülebilir olması ve ben-
zer konulardaki güçlüklerle yüzleşmede yardım-
cı olmaları gerekiyor. Dünyadaki üniversiteler,
birbirine bağlanarak ve müfredatlarını çevrimiçi
yaparak, karmaşık sorunlar için bilimi temel alan
çözümler keşfetmede ve bunları yaygınlaştırmada
daha da başarılı olabilir.
Dünyada kurumsal sektöre de sürdürülebilir
kalkınmada önemli bir görev düşüyor. Artık ku-
rumsal sektörün iki yüzü var. Burası son moda
sürdürülebilir teknolojileri, öncü araştırma ve
geliştirme çalışmalarını, dünya sınıfı yönetimi ve
çevresel sürdürülebilirlik alanında liderliği içeren
bir havuz. Ama aynı zamanda, çevre yönetmelik-
lerinin içini boşaltmak, kurumlar vergisi oranları-
nı düşürmek ve ekolojik yıkım konusunda kendi
sorumluluğundan kaçınmak için saldırganca lobi
faaliyetlerinde bulunur. Bazen aynı firma, bu çiz-
ginin her iki tarafına da çalışır.
Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’na
ileri görüşlü firmaların katılmasına acilen ihti-
yaç var. Bu firmalar yeni fikirleri ve teknolojileri
başlangıç aşamasındaki demonstrasyon projeleri
haline getirerek, küresel öğrenme döngülerini
hızlandırabilecek benzersiz konumda. Bunun
kadar önemli olan bir husus da hükümetlerin
eylemsizliğine neden olan çevre karşıtı lobi çalış-
malarını ve kampanya finansmanı uygulamalarını
durdurmak için akranlarına baskı yapacak çok sa-
yıda saygın kurum liderine ihtiyacımızın olması.
DEĞİŞİM İÇİN UZUN BİRYOL VAR
Sürdürülebilir kalkınma kısa vadeli bir iş değil,
nesillere yayılan bir sorun. Enerji, gıda, ulaşım ve
diğer sistemlerin tekrar icat edilmesi yıllar değil on
yıllar sürer. Ama bu meselenin uzun vadeli olması
bizi rehavete düşürmemeli. Üretim sistemlerimizi
hemen şimdi tekrar icat etmeye başlamalıyız çün-
kü değişim için uzun bir yolumuz var ve çevresel
tehlikeler sıkboğaz etmeye çoktan başladı.
Geçtiğimiz haziran ayındaki Rio+20 Zirve-
si’nde, dünya hükümetleri Milenyum Kalkınma
Hedefleri’nin yoksulluğu, açlığı ve hastalıkları
azaltmada elde ettiği başarıyı devam ettirmek
üzere 2015 sonrası dönem için yeni birtakım sür-
dürülebilir kalkınma hedeflerini kabul etti. 2015
sonrasında, yoksullukla mücadele ve çevreyi ko-
ruma mücadelesi el ele giderek birbirini teşvik
ediyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, 2015
sonrası yeni hedefleri açık, katılımcı ve bilgiye
dayalı bir şekilde belirlemeye yardımcı olacak bazı
küresel süreçleri çoktan başlattı.
Genel Sekreterin, Sürdürülebilir Kalkınma Çö-
zümleri Ağı’nı faaliyete geçirmedeki zamanlaması
özellikle yerinde bulunuyor. Sadece dünyada sür-
dürülebilir kalkınmayı başarma amaçlı yeni bir-
takım hedefler kabul edilmekle kalmayacak, aynı
zamanda bu hayati hedeflere ulaşmaya yardımcı
yeni bir küresel uzmanlık ağı da işlerlik kazanıyor.
Telif Hakkı:
Project Syndicate, 2013.
Üniversitelerin
yeni BM bilgi
ağında özel bir
görevi bulunuyor.
Tam olarak 150
yıl önce, 1862’de,
Abraham Lincoln
yerel toplulukların
bilimsel yollarla
daha iyi tarım
yapabilmesi ve
yaşam kalitesini
artırması için
ABD’nin “arazisi
bağışlanmış”
üniversitelerini
kurdu. Bugün
dünyanın
her yerindeki
üniversitelerin
kendi
toplumlarına
yoksulluğu
azaltma,
temiz enerji
kullanma, gıda
kaynaklarının
sürdürülebilir
olması
ve benzer
konulardaki
güçlüklerle
yüzleşmede
yardımcı olmaları
gerekiyor.
EKONOMİK
FORUM
89
i
* 1929’da ABD’de yaşanan Büyük
Buhran’ı takiben, Başkan Franklin
Roosevelt tarafından başlatılan
kalkınma planı. Planda, İngiliz
iktisatçı John Maynard Keynes’in,
düşük talebin yarattığı krizlerin
aşılması için faiz hadlerinin
düşürülmesi ve kamu yatırımlarının
artırılmasını öngören teorisi
uygulandı. Dolayasıyla bunalıma
neden olan talep azalmasına karşı
devlet eliyle tüketimin artırılması
için bir dizi önlem alındı. Plan
kapsamında ABD’de önce büyük
kamu projeleri gerçekleştirildi,
ardından satın alma gücünü artırıcı
önlemler alınarak bunalımın
bertaraf edilmesi yönünde
gelişme sağlandı.