forum 244 - page 96

96
EKONOMİK
FORUM
KÜTÜPHANE
Bu kitap iki dünya savaşı arası dönemde Türkiye’nin Akdeniz’deki etkinlik
arayışlarının diplomasi ve deniz gücü boyutlarını ele alıyor. Yazarlar Türkiye’nin
Akdeniz politikasını davranışsal orta büyüklükte devlet kavramından hareketle
tartışıyor. Güvenlik arayışındaki Ankara’nın savaş
sonrası Avrupa devletler sistemine eklemlenme
çabalarına dikkat çekerek, bunun Osmanlı ve
Cumhuriyet diplomatik tarzları arasındaki güçlü
bir sürekliliğe işaret ettiği sonucuna varılıyor.
Kitapta Türk deniz gücü gelişmelerinin, aynı
dönemde diğer
Akdeniz ülkeleriyle
diplomatik ilişkilere
ve ülkenin uluslararası
düzendeki konumuna
yansımaları da ele
alınıyor.
Çin, Hindistan, Meksika,
Türkiye ve diğer gelişmekte
olan pazarlardaki şirketler akıllı
telefonlardan bilgisayarlara, kot
pantolondan biraya, kendilerine
ait markalar ve yüksek kalitedeki
ürünlerle önemli pazar payları
elde ediyor. Artık başka markalar
altında satılan, kalitesiz üretim
devri sona eriyor. Gelişen
ülkelerin çokuluslu şirketleri
(EMNC) Kuzey Amerika, Batı
Avrupa ve Japonya’daki
mevcut pazar liderleri ile
inovasyon, markalaşma
ve pazarlama alanlarında
dişe diş, göze göz rekabet
içine girmeye başlıyor. Bu
küçük, kısıtlı kaynaklı iş
modelleri bu seviyelere
nasıl ulaştı? Onların strateji
ve taktiklerinden neler
öğrenebiliriz?
“Gelişmekte Olan Pazarların Yeni Çokulusluları” kitabının küresel
markalaşma ve pazarlama konusunda uzman yazarları, 39 EMNC ile
yürüttükleri derinlemesine çalışmalarla, onların yaratıcı mücadele,
strateji ve taktiklerinin hızlı yükselişlerini nasıl desteklediklerini
ortaya koyuyorlar. Yazarlar, bu şirketlerin büyüme için başvurdukları
dört ana stratejiyi açıklıyor.
Orta büyüklükte devlet diplomasisi ve
deniz gücünün sınırları
Şirket büyütmenin
yeni stratejisi
Gerek özel gerek kamusal, borç bugün
ekonomiden ve politikadan “sorumlu olanların”
ana meşguliyeti gibi görünüyor. Bununla birlikte,
Maurizio Lazzarato, borcun, kapitalist ekonomi için bir
tehdit olmak şöyle dursun, neoliberal projenin tam
merkezinde yer aldığını gösteriyor. Marx’ın değeri pek
bilinmemiş bir metninin yanı sıra, Nietzsche, Deleuze,
Guattari ve yine Foucault’nun yazılarını yeniden
okumak suretiyle, yazar borcun her şeyden önce
politik bir inşa olduğunu ve alacaklı/borçlu ilişkisinin
günümüz toplumlarının temel toplumsal bağını ve
ilişkisini teşkil ettiğini ortaya koyuyor.
Borç sadece ekonomik bir dispozitife indirgenemez;
o aynı zamanda yönetilenlerin zamanının ve
davranışlarının belirsizliğini azaltmayı hedefleyen,
bireysel ve kolektif öznelliklerin denetimine ve
yönetimine ilişkin bir güvenlik tekniğidir. Devlete,
özel sigortalara ve daha genel olarak, şirketlere karşı
hep daha fazla borçlu hale geliyor ve vaatleri yerine
getirmek için hayatlarımızın, “insani sermaye”mizin
“girişimcileri” olmaya teşvik ve icbar ediliyoruz. Tüm
maddi, zihinsel ve duygusal ufkumuz böylece yeniden
biçimlendirilmiş ve alt üst edilmiş bulunuyor. Bu
imkânsız durumdan nasıl çıkılır? Eğer Lazzarato’nun
yaptığı çözümlemeleri izlersek, çıkışın sadece teknik,
ekonomik ya da mali olmadığını teslim etmemiz ve
kapitalizmi yapılandıran temel toplumsal bağı ve
ilişkiyi, yani borç sistemini yeniden köklü biçimde
masaya yatırmamız gerekiyor.
Alacaklı/borçlu ilişkisine
farklı bakış
Türkiye’nin Akdeniz Siyaseti
(1923-1939)
Dilek Barlas&Serhat Güvenç
Çeviren:
Barış Cezar
Koç Üniversitesi Yayınları
288 Sayfa, Şubat 2014
İstanbul
Borçlandırılmış İnsanın İmali
Maurizio Lazzarato
Çeviren:
Murat Erşen
Açılım Kitap
142 Sayfa, Ağustos 2014
İstanbul
Gelişmekte Olan Pazarların Yeni
Çokulusluları
Rajeev Batra&Amitava
Chattopadhyay&Ayşegül Özsomer
Çeviri:
Pınar Gönen
Rota Yayınları
368 Sayfa, Kasım 2013
İstanbul
1...,86,87,88,89,90,91,92,93,94,95 97,98,99,100,101,102,103,104,105,106,...132
Powered by FlippingBook