Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  21 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 21 / 132 Next Page
Page Background

21

EKONOMİK

FORUM

olarak ortaya çıkmaktadır. Söz konusu du-

rum, ihracat fiyatlarını aşağı çekmekte ve

ihracat gelirlerinde azalmaya sebebiyet

vermektedir.

İhracatımızda miktar bazında artış ol-

masına rağmen, fiyat ve parite etkisiyle ihra-

cat değerimiz düşük gözükmektedir. Diğer

taraftan Irak, Rusya, Ukrayna, Libya başta

olmak üzere çevre ülkelerdeki sorunlar ve

petrol fiyatlarındaki düşüş sebebiyle bu

ülke gelirlerindeki azalış, ülkemiz ihracat

gelirlerini azaltmaktadır.

Ayrıca Türkiye’nin dış ticaretinde ülke

ve ülke grubu ile ürün riskinin ortadan kal-

dırılması gerekmekte olup, bölgesel ve ülke

bazında ortaya çıkacak krizlerin etkisini as-

gari düzeye indirmek gerekmekte. Bugün

ihracat ve ithalatımızda önemli yer tutan

Avrupa kıtasında süregelen ekonomik dur-

gunluk ihracat gelirlerimizde gerilemeye

neden olmakta. Bu çerçevede ihraç pazar-

larımızın ve ihraç ürünlerimizin çeşitlen-

dirilmesi, ihracatta risk yönetimi açısından

önemlidir.

Türkiye’nin 2016’da ihracat ra-

kamlarına yönelik öngörünüz nedir?

Geçmiş birkaç yıl itibarıyla küresel pi-

yasalardaki ve dolayısıyla küresel ticaret-

teki yavaşlama, ülkelerin ihracat tutarlarını

doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemekte.

Nitekim petrol ve emtia fiyatlarındaki azalış,

Çin ekonomisindeki yavaşlama ile Avru-

pa’daki ekonomik durgunluk 2015 itibarıyla

ülkemiz ihracat ve ithalatını etkilemiştir.

Öte yandan, 2016’ya ilişkin başta AB olmak

üzere önemli pazarlarımızdaki kademeli

iyileşme beklentisinin, ülkemiz 2016 yılı ih-

racatına olumlu yansıyacağı, ticarete yönelik

yapılacak reformların da yine bu yönde katkı

sağlayacağını söyleyebilirim.

Küresel çapta para piyasalarında-

ki gelişmelerin ekonomiye yansıması

ne olur?

Türkiye’de para piyasasında yaşanan

dalgalanmalar, temel olarak, dış ticaret, enf-

lasyon, büyüme, borçlanma, cari denge

gibi makroekonomik alanlarda ekonomi

üzerinde kendini göstermekte. Ancak söz

konusu dalgalanmalar Türkiye’nin iç dina-

miklerinden ziyade, dış ekonomik gelişme-

ler kaynaklı. Bu çerçevede, 2015 yılında para

piyasalarına ilişkin olarak döviz kuru ve faiz

oranı gelişmeleri ülkemiz ihracatı ve di-

ğer makroekonomik göstergeleri üzerinde

etkisini göstermiştir. Özellikle euro/dolar

paritesinde yaşanan gerileme ihracatımız

üzerinde fiyat etkisi oluşturarak, ihracat de-

ğerimizde gerilemeye neden olmuştur.

Bunun sonucunda 2015 yılı Ocak-Kasım

döneminde parite kaynaklı ihracat kaybı-

mız 11,9 milyar dolara ulaşmıştır. Özellikle

parite etkisinin oluşmasında FED’in nor-

malleşme politikasına başlaması ve faiz

artışı sürecinde yaşanan belirsizlik ortamı

etkili olmuştur. 2016 yılında ise 2015 yılın-

daki en önemli para piyasası gelişmesi olan

FED’in faiz kararı hususundaki belirsizliğin

ortadan kalkması, özellikle kurlar üzerinde-

ki belirsizliğin göreli olarak azalmasını ve

değişimin bir önceki yıla göre daha düşük

oranda olmasını sağlayacaktır. Bu noktada

Türkiye’nin 2016 yılında uygulamaya koy-

mayı planladığı yapısal reformlar ve böylece

ekonomide sağlayacağı güven ortamı da

piyasaları rahatlatacaktır.

Nihai olarak siyasi istikrarın sağlanması,

2016 yılında 2015 yılına kıyasla daha ön-

görülebilir bir ekonomik ortamın oluşması

ve yapılması planlanan yapısal reformlar

sonucunda ekonomik güven ortamında

gelişme olması neticesinde, ekonomimiz

için belirlenen hedeflere ulaşmak daha ko-

lay olacaktır. Ülkemiz, ekonomi yönetimi,

özel sektörü ve piyasadaki tüm ekonomik

aktörleriyle beraber bu hedeflere ulaşacak

potansiyele fazlasıyla sahiptir.

Doğrudan yabancı sermaye geli-

şinde Türkiye bir duraksamaya geçti

denebilir mi?

Türkiye yatırım alanında dünyada

önemli bir konumda yer almaktadır. Son

dönemdeki gelişmelere baktığımızda 2013

yılında 12,5 milyar dolar olan doğrudan

yabancı yatırım girişi, 2014 yılında 12,8 mil-

yar dolar olmuştur. 2015 Ocak-Kasım dö-

neminde ise şimdiden bir önceki yılsonu

tutarı geçilerek 14,1 milyar dolarlık doğru-

dan yabancı yatırım girişi gerçekleşmiştir.

Küresel kriz öncesi döneme bakıldığında,

2006-2007-2008 yıllarında doğrudan ya-

bancı yatırımgirişlerimiz sırasıyla 20,2 milyar

dolar, 22 milyar dolar ve 19,9 milyar dolar

seviyesine ulaşmıştı.

Elbette mevcut rakamlar Türkiye ekono-

misi gibi yüksek potansiyel taşıyan bir ülke

için yeterli değil. Önümüzdeki dönemde

de doğrudan yabancı yatırım girişlerini,

özellikle de yapısal reformlar kapsamında,

yüksek teknoloji içeren doğrudan yabancı

yatırım girişlerini artırıcı önlemler alınacak

ve gerek cari açığımızın uzun vadeli finans-

manında, gerekse de maliyetsiz teknoloji

transferi anlamında önemli olan doğrudan

yabancı yatırım girişleri konusunda ülkemiz

ekonomisini daha da rahatlatıcı hamleler

gerçekleştirilecek.

Bu noktada önemli olan, makroeko-

nomik göstergelerde ve ekonominin ge-

leceğine yönelik hususlarda yatırımcıya

güven vermek. Ülkemiz gerek güncel

makroekonomik verileri, sağladığı mali

disiplini, siyasi istikrarı, gerek sahip oldu-

ğu potansiyeli ve ekonomi yönetimi ile

doğrudan yabancı yatırımları çekmek ko-

nusunda mevcut konjonktürde başarılı bir

performans sergilemekte. Bundan sonraki

süreçte de doğrudan yabancı yatırım-

ları çekmek konusunda ülkemiz, gerekli

şartları sağlayarak ve bu başarının üstüne

koyarak yoluna devam edecek.

Günümüz ekonomik düzeni ulusal ve

uluslararası piyasada sağlam durabilmek,

daha fazla pazar payı alabilmek için

büyümeyi, verimliliği artırmayı, daha

rekabetçi bir yapıya kavuşabilmek için

teknolojinin üretim fonksiyonundaki

ağırlığını artırmayı, tüm bunları yaparken

finansman tarafında basiretli borçlanarak

iyi bir risk yönetimine sahip olmayı gerek-

tirmektedir.

Küreselleşen ve ekonomik tepkilerin

piyasada çok hızlı verildiği bir ortamda,

reel sektörümüz de bu noktada dünyadaki

gelişmeleri daha iyi takip ederek ekonomik

okur-yazarlığını geliştirmeli. Oluşacak fırsat-

ları öngörebilmeli ve bunun için de gerekli

teknik ve beşeri altyapıyı oluşturmalı.

Bu çerçevede ekonomi yönetimi de

girişimcilerimize gerekli desteği her

zaman sağlayacak olup, devlet ve özel

sektör işbirliğiyle ekonomimiz daha iyi bir

konuma ulaşacaktır.

Ekonomi Bakanı Elitaş’tan Türk reel sektörüne tavsiyeler