Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  27 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 27 / 132 Next Page
Page Background

27

EKONOMİK

FORUM

2

008-2009 yıllarında yaşanan“Büyük

Resesyon” sonrası dünya ekonomi-

sinde iyileşme devam ediyor. Lakin

büyümede ciddi bölgesel ve ülke-

sel farklar var. Gelişen ekonomilerde sert bir

yavaşlama söz konusu. Bu nedenle gelişmiş

ülkelerle gelişen ekonomiler arasındaki ma-

kas kapanıyor.

Rezerv para miktar ve maliyetlerini be-

lirleyen gelişmiş ülkelerin merkez bankaları

arasında da ayrışma var. ABD ekonomisindeki

toparlanma sonucu FED genişlemeci para

politikalarından kademeli bir şekilde çıkış

aşamasında bulunuyor. Avrupa ve Japonya

ise çok farklı noktada. Avrupa’da halen faiz

indirimleri ve varlık alım miktarlarının artırıl-

ması gündemde. Merkez bankalarının para

politikalarındaki bu ayrışma nedeniyle ABD

dolarında (euro, yen ve gelişen ekonomilerin

paralarına karşı) değerlenme oldu.

Dikkatler gelişen ülkeler üzerinde. Döviz

cinsi borçları (özellikle dolar cinsi) ve finans-

man ihtiyaçları endişe kaynağı olmaya devam

edecektir. Bir gelişen ülkeler krizi olur mu?

Çin ekonomisindeki yavaşlama uluslararası

medyanın gündemine.“Yavaşlama”sert inişe

dönüşür mü? Düşük petrol fiyatları petrol

ihracatçısı ülkelerde kriz tetikleyecek mi?

Bunlar 2016’nın gündeminde olacak konular.

FED sıfır faiz dönemini kapattı

FED Aralık toplantısında politika faizini

0,25 puan yükselterek “sıfır faiz” dönemini

kapattı. “Temkinli ilerleyeceğim, faiz artırım

süreci belli bir takvimden ziyade ekonomik

verilerin seyrine bağlı olacak” diyen FED’in

üst üste iki toplantı faiz artırımı yaparak pi-

yasa algısını bozmasını beklemiyorum. Bu

nedenle de FED’in Ocak ayındaki toplantısını

pas geçmesi kuvvetle muhtemel. Bundan

sonraki ilk faiz artırımının en erken 2016 yı-

lının 18-19 Mart toplantısında olabileceğini

öngörüyorum.

2016 yılında FED’in sekiz para politikası

toplantısı var. Son toplantıda yayımladıkları

Ekonomik Projeksiyonlara göre FED üyeleri

2016 yılına dört adet 0,25 puanlık faiz ar-

tırımı sığdırma niyetindeler. Bu öngörüye

göre FED’in bir toplantı pas geçip bir toplantı

“Yatırımlar canlanıyor”

faiz artırması lazım. Dünya ekonomisindeki

kırılganlıklar göz önüne alındığında FED’in

iki toplantıda bir hareket etmesi pek kolay

görünmüyor. Önümüzdeki yıl FED’in üç defa

faiz artırımı yapması ihtimalini daha yüksek

görüyorum. FED “beklenenden hızlı” veya

“beklenenden yüksek dozda” adımlar atma-

dığı sürece piyasalar faiz artırımlarını sindi-

rebiliyor. 2016 yılı için planlanan faiz artırım

(normalleşme) sürecinin finansal piyasalarda

türbülans yaratması olasılığı çok yüksek değil.

Lakin FED faiz artırdıkça uluslararası sermaye

daha seçici olacaktır.

Türkiye ekonomisi

Seçimlerin geride kalması, hükümetin

kurulması ve ekonomi yönetiminin belirlen-

mesiyle ekonomik aktivitede toparlanma

işaretleri görülüyor. Siyasi belirsizliklerin

azalması ilk etapta ankete dayalı ekonomik

verilere yansıdı. Tüketimin en önemi öncü

göstergelerinden biri kabul edilen tüketici

güven endeksi, eylülde gördüğü dipten güç-

lü bir şekilde toparlandı. Benzer eğilimi, reel

sektör tarafında da gördük. Özel yatırımların

göstergesi konumundaki reel sektör güven

endeksi son iki ayda %10’a yakın yükseliş

gerçekleştirdi. Güven endekslerindeki iyi-

leşmenin yavaş yavaş ekonomik faaliyetlere

de yansıması beklenebilir. Nitekim ekono-

mimizin en önemli öncü göstergesi konu-

mundaki sanayi üretimi takvim etkisinden

arındırılmış olarak ekim ayında yıllık bazda

%4,6’lik büyüme gerçekleştirdi. Trendsel ola-

rak eğilimi görmek için sanayi üretiminin üç

aylık hareketli ortalamasına da bakmalıyız. Üç

aylık ortalama baz alındığında ekonomimizin

yıllık olarak %4,86 düzeylerinde büyüdüğünü

gözlemliyoruz. Bu seviye Türkiye’nin potan-

siyel büyüme hızı olarak kabul edilen %4,5’a

yakın ve hafif üzerinde. Göstergeler özellikle

ekonominin lokomotifi konumundaki özel

tüketim ve yatırımların yavaş yavaş canlan-

makta olduğuna işaret ediyor. 2016 yılında

%4,5 mertebesinde bir büyüme yakalama-

mız mevcut bilgiler ve eğilimler ışığında

olası görünüyor. Rusya ile yaşanan gerilimin

büyüme hızını sınırlı da olsa yavaşlatacağı

göz önüne alınmalı.

sermayenin daha az ve pahalı olacağı

bir ortamda politik risklerin veya ülkelere

özgü ekonomik kırılganlıkların daha fazla

fiyatlandığına şahit olabiliriz. Bu da FED’in

sıkı para politikasıyla hızlanan sermaye

çıkışlarının bazı ülkelerde büyümeyi tehdit

eder derecede yüksek olmasına neden

olabilir. Emtia fiyatlarının Brezilya gibi ülke-

lerde yaptığı tahribat, Çin’in yavaşlaması-

nın tüm dünyada yaptığı tahribat, Güney

Afrika’da yaşanan politik risk, petrol ihraç

eden ülkelerin büyümesindeki zayıflık

münferit kırılganlıklar gibi görünse de

yayılma etkisi tümGEO’lar için daha büyük

bir risk unsuru olabilir.

Türkiye ekonomisini

bekleyen riskler

Türkiye önümüzdeki sene jeopolitik

risklerden en çok etkilenecek ülkelerden

biri olmaya aday. Hem Rusya ile yaşanan

gerginlik hem de teröristlerle mücadele

piyasaların yakından takip ettiği ve fiyatla-

dığı gelişmeler arasında yer alacak. Bunun

dışında en büyük risk içeride TCMB’nin

bağımsızlığına müdahalede bulunulması

ve/veya para politikası uygulamasında

söz verdiği sadeleştirmeden vazgeçmesi

olacaktır. Nisan 2016’da TC Merkez Ban-

kası Başkanı değişimi sonunda büyüme

yanlısı politikalar izlenmesi yatırımcı algı-

sını negatif etkileyip Türkiye’den sermaye

çıkışı yaşanmasına neden olabilir. Ayrıca

GSYH’nin %30’una varan yüksek dış fi-

nansman ihtiyacına karşılık düşük rezerv

miktarı kur üzerinde yukarı yönlü baskının

devam etmesine neden olacaktır.

Yatırımcılara uyarılar

Önümüzdeki sene FED ve seçim be-

lirsizliklerinin geride kalması nedeniyle

yatırımcıların risk iştahının arttığı bir yıl

yaşayabiliriz. Her ne kadar FED’in ağır

adımlarla ilerleyeceğini düşünüyorsak da

faiz artışları fiyatlanmaya devam edecek-

tir. Dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin

yükselme riskinin daha fazla olduğu bir

yıla giriyoruz. Kur üzerindeki baskının

da hafiflemeyeceği göz önünde bulun-

durulduğunda hem reel sektör firmaları

hem finansal yatırım yapanlar için en

önemli tavsiye kur riski taşımayan veya

kendisini korumaya almış şirketlere ya-

tırım yapılması, emtiaya yatırımla ilgili

temkinli olunması gerekiyor.

Ekonomist Erkin ŞAHİNÖZ: