23
EKONOMİK
FORUM
sağlayamadılar. ABD ekonomisi ise dünya-
nın geri kalanından farklı olarak durumunu
düzeltiyor. ABD Merkez Bankası (FED) aşırı
ısınmayı önlemek için yıllar sonra ilk faiz
artışını gerçekleştirdi.
2016’da Türkiye’yi bekleyen beş temel
risk ve fırsat unsuru görüyorum.
Riskler:
Çevre coğrafyamızdan kaynaklı
jeopolitik çalkantılar, FED’in faiz artırma sü-
recinin hızlanması, terör olayları, ülke kredi
notumuzun düşmesi ihtimali, emtia fiyat-
larındaki aşırı oynaklık ve bunun ihracat
pazarlarımıza etkileri.
Fırsatlar:
Öte yandan önümüzde beş
fırsat alanı da var; Hükümetimizin eylem
planının yapısal reformlara odaklanması, AB
sürecinin yeniden canlanması, petrol ve do-
ğalgaz fiyatlarındaki gerilemenin dış kaynak
ihtiyacımızı azaltması, kamu bütçesindeki
sıkı duruşun sürdürülmesi, özel sektörümü-
zün risk yönetimi konusundaki tecrübesi.
2016 yılında risklere değil, fırsatlara,
içeriye değil dışarıya odaklanmamız lazım.
Ekonomide en önemli konulardan biri bek-
lentilerin doğru yönetilmesidir. Dünyaya
kendimizi iyi anlatmamız, algıyı yönetmeniz
gerekir. Ülkemize yönelik dünyadaki algıları
olumlu yönde değiştirmek mümkün. Eğer
Türkiye olarak yeni bir büyüme hikâyesi baş-
latırsak, dünyadaki algıyı olumlu anlamda
yönetmiş oluruz.
Türkiye’nin 2016’da ihracat rakamları
ne olmalı?
İhracat açısından zorlu bir mücadele
yaşayacağız. Kişi başı geliri 3 bin dolardan
10 bin dolara çıkarken yaptıklarımızı yapa-
rak, 10 binden 25 bin dolara sıçrayabilmek
mümkün değil. Aynı malları, aynı şirketlerle,
aynı pazarlara satarak, ihracatı 500 milyar
dolara yükseltebilmek de mümkün değil.
Bunun sıkıntılarını zaten yaşamaya başladık.
Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüş cari
açığı 4,4 milyar dolar azaltıyor. Ama petrol
ürünlerinin ihracat içindeki payı %65 ve
üzerinde olan 28 ülkeye ihracatımız 55 mil-
yar dolar. Türkiye’ye gelen turistlerin %30’u
petrol ihracatçısı ülkelerden geliyor. Yurt
dışı müteahhitlik iş hacmi 23 milyar dolar.
Bunun %85’i petrol ihraç eden ülkelerde.
Orta Doğu’daki karmaşa, Rusya ile yaşanan
sıkıntılar, Avrupa’daki toparlamanın zayıf
seyri ihracat performansımıza etki edecek.
Öte yandan euronun dolara karşı değer kay-
bı da ihracat rakamının düşük gözükmesine
neden oldu. 2015’i yaklaşık 145 milyar dolar
ile kapatmıştık. 2016 ihracatında 160 milyar
dolara ulaşmayı umut ediyorum.
Küresel piyasalardaki
gelişmelerin ekonomiye etkisi
Aşırı dalgalanma hangi yöne olursa
olsun iş dünyası için olumsuzdur. Belirsiz-
liği artırır. Artan belirsizlik ticari faaliyetleri
azaltır. Dünya ticareti zaten uzun bir süredir
eskisi gibi canlı değil. Korumacılık uygula-
maları artıyor. 2008 krizinin başlangıcın-
dan itibaren dünyada tespit edebildiğimiz
ticareti kısıtlayan 1441 yeni düzenleme
(korumacılık) hayata geçmiş. Bunlardan
sadece 354’ü kaldırılmış. Yani korumacı-
lık %75 oranında devam ediyor. Küresel
ticaret hacmi 90’larda çift haneli (%10-12
arasında) büyüyordu. Küresel kriz sonrası
2010-14 arasında bu oran yarı yarıya azal-
dı, %6’lara geriledi. 2014’de dip noktasına
ulaştı, sıfır olarak gerçekleşti. 2015’de en iyi
ihtimal üçe ulaşması ümit ediliyor. 2016
için ilk tahmin 4,2 idi, şimdi 3,9’da indirildi.
Küresel ticaretin önündeki kısıtlamalar (ko-
rumacı tedbirler) kaldırılırsa, küresel ticaret
kendiliğinden %5 artar (yani yılda ortalama
1 trilyon dolar fazlalaşır). 21 milyon kişi yeni
iş bulur (bunun 18 milyonu gelişmekte
olan ülkelerde, 3 milyonu gelişmiş ülkeler-
de). Gelişmekte olan ülkelerin ihracatında
200-700 milyar dolar arasında, gelişmiş ül-
kelerin ihracatında ise 300-600 milyar dolar
arasında artma imkânı elde edilir.
Uluslararası doğrudan yatırım girişi
Türkiye halen dünyada en fazla ulusla-
rarası doğrudan yatırım çeken 25 ülke ara-
sında. Geçen sene iki basamak yükselerek
FED’in faiz artırım sürecine başlamasıyla
birlikte artık yeni bir dönem ve
yeni bir küresel finansal yapı ortaya
çıkacak. Hem döviz kurları hem de faiz
oranları yukarı yönlü dalgalanacak.
Borçlanmak daha maliyetli ve daha
zor hale gelecek. Dolayısıyla bu yeni
ortama adapte olmalı ve buna uygun
yeni politikalar tasarlamalıyız. Özellikle
yatırım finansmanında daha fazla
özkaynak daha az yabancı kaynak
kullanımı önem kazanacak. Döviz geliri
olmadan döviz borçlanma konusuna
daha ihtiyatlı bakmak gerekecek.
Nakit akışı konusuna odaklanmak
ve likiditeyi muhafaza etmek daha
kritik hale gelecek. Esasında tüm bu
konularda şirketlerimiz geçmişten
gelen tecrübeye sahip. 2016’da enseyi
karatmadan temkinli bir şekilde
ilerlemeye devam edeceğiz.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’ndan
iş dünyasına tavsiyeler
22’inci sıraya çıktık. Gelişmekte olan ülkeler
arasında 12’inci sıradayız. Toplam uluslara-
rası doğrudan yatırımgirişinden %1 pay alı-
yoruz. Dünyada uluslararası doğrudan yatı-
rım girişi gerilerken Türkiye miktar bazında
mevcut seviyesini koruması bile önemli.
Giderek daha rekabetçi olan küresel or-
tamda ve nispeten düşük yurt içi tasarruf
oranını telafi etmek için Türkiye’nin yüksek
katma değerli endüstrilerle yatırımcı çek-
mesi lazım. Bu noktada hâlâ sıkıntılar var.
Gelen yatırımların büyük kısmı iç pazara
odaklı hizmet sektörlerinde, gayrimenkul
ve finans alanında. İleri teknoloji getiren
ve ihracat kapasitemizi artıran yatırımlarsa
istenen seviyede değil. Bunu sağlamak
için seçici teşviklere, iş ve yatırım ortamı-
nı iyileştiren mevzuat düzenlemelerine
ihtiyaç var. TOBB olarak, Kamu ile birlikte
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon
Kurulu’nda hem sektörler hem de konular
bazında önemli çalışmalar yürütüyoruz.
Geçtiğimiz dönemde çalışmalarda istedi-
ğimiz verimi alamamıştık. Şimdi reformlar-
dan sorumlu Başbakan Yardımcısı’nın bu
konuyu üstlenmesiyle daha hızlı ve etkili
adımlar atılacağına inanıyoruz.
Kaynak:
OVP
GSYH BÜYÜMESİ