EKONOMİK
FORUM
112
“Gelen 15 gün
çalışıyor, bırakıp gidiyor”
Gazeteci yazar Aydın Engin “75. Yılda
Çarklardan Chip’lere” isimli kitapta şöyle
anlatır Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nın
kuruluşunu;
“...Toplu iğneyi, yerlisi kalitesiz oldu-
ğundan ithal eden, ölülerini saracak kefen
bezini Amerika’dan ithal edip adını da
“Amerikan bezi” koyan, kişi başına düşen
ulusal geliri 100 doların henüz ve pek az
aştığı bir ülkede sanayileşme…
İlk adımın adı çok iddialı kondu; Bir
demir çelik fabrikası! Demir ağlarla örül-
mekte olan bir yurdun raylarını, geçit ver-
mez bilinen ırmakları aşacak köprülerin
demir putrellerini, karasabanın yerini ala-
cak pulluk demirlerini üretecek bir demir
çelik fabrikası, bir ağır sanayi tesisi…
... tesis, düşman ordusunun top men-
ziline düşmeyecek kadar içerlek, piyade-
nin ulaşamayacağı kadar kuytu, süvarinin
dörtnala kalkamayacağı kadar sarp bir
yerde kurulmalıdır.! “
Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nda
45 yıl çalıştıktan sonra emekli olan Hakkı
Yardibi yine aynı kitapta Aydın Engin’e
şöyle anlatır fabrikanın kuruluş yıllarını;
“…Şu Keptepe’den aşağı buraya yürü-
yerek geldim. Baktım bu civarın köylüleri
toplanmış bir yere doğru gidiyorlar. Biz de
fabrika kurulacak diye duymuşuz ya onla-
rın ardına takıldım. Soğanlı suyunun oraya
vardık. Uşaklı Eyüp Bey diye bir adam kırın
ortasına bir masa, bir iskemle kondurmuş
oturuyor.
‘Çocuk gel buraya’diye çağırdı. Sordu
“Çalışır mısın?”
“Çalışırım” dedim.
Başladık işe, geleni alıyorlar biliyor
musun..? İşçi yok. Sinek, sivrisinek kırıyor
milleti. Sıcak kavuruyor. Gelen bir bakıyor
şöyle, bir on beş gün çalışıyor, bırakıp
gidiyor. Dayanması zor senin anlayacağın.
Ben dayandım.
Bu arada yavaş yavaş binaların betonu
atılıyor. İnce bir kalas üstünde, böyle ayak-
larım yalınayak, el arabası ile harç döküyo-
rum. Ne vinci arkadaş! Beton harç karma
makinesi bile yok. İngiliz gavürü de bir
titiz. Çakılı yıkamadan çimento dökmek
yok. Dört amele geçiyoruz başına, kürekle
bir o yana bir bu yana aktar babam aktar.
Baktım düz amele yevmiyesi düşük.
‘Haa, bu iş cahillikten böyle oldu’ dedim.
Ona sora buna sora yazıyı öğrenmeye
çalışıyorum. Daha fabrika kurulmadan bu
Yenişehir dediğimiz yere bir ilk mektep
açıldı. Duttum kaydoldum.
“Bu fabrika bizim gözümüz”
O zaman anladım dünyanın ekseni
nedir, ne kadar eğiktir. 23 derece eğiktir
biliyon mu?.. İngiliz gavürünün tercümanı
da hoca okulda. Adam diyor ki ‘Karade-
niz’in ortasına bir iğne düşmüş, bunu bul.
Sen şimdi ‘buna imkan yoktur efendim’
dersin. Paraleller, meridyenler filan bir
araya getirip karşılaştırdın mı’ gemi aha
burda batmış, iğne aha şurda diyeceksin,
elinle koymuş gibi bulacaksın. Ben bura-
da, yani bu fabrikada öğrendim dünyanın
ne olduğunu…
Bak efendi ben bu fabrikaya 45 yıl hiz-
met etmişim. 45 yıl ne demek biliyon mu
sen. 45 yıl yetişkin adamda bir ömür de-
mek. 45 yıl bir yevmiye cezam yoktur. Bir
yevmiye ceza alacak bir kusur, bir ihmal
yoktur efendi. Neden öyle peki? Bu fabrika
bizim gözümüz. O cevherin ışığını bilir
misin sen?1200 derecede erimiş demir
cevheri bir ışık saçar efendi. İyi bakmazsan
kör eder adamı. Erimiş cevhere bakmasını
bileceksin. Yoksa kör olursun. Ne demek
istediğimi anlıyon mu sen?”
Hem Karabük’ü hem de
ülkenin geleceğini aydınlattı
Evet, gerçekten de Hakkı Yardibi’nin
söylediği gibi o yüksek fırından çıkan
cevherin ışığı hem Karabük’ü hem de
ülkenin geleceğini aydınlatmıştır.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin yokluklar içe-
risinde ortaya çıkardığı en büyük eser-
lerden biridir. Bu büyük eser ortaya çı-
karken, ülkenin tüm imkanları kullanıldı.
Memlekette sosyal siyaset anlayışının
yerleşmesine çalışılırken diğer taraftan
da modernleşme sürecinin devamlılığı
sağlandı.
Tarihçi - yazar Hür Kalyoncu, Karabük
Belediyesi Kültür Yayınları arasında çıkan
“Cumhuriyet Kenti Karabük” adlı kitabın-
da Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nın
kurulması esnasında yaşanan bazı ilginç
olayları şöyle anlatmaktadır:
◗
Fabrika ilk üretime geçtiğinde ça-
lıştırılacak insan bulunamadığı için mah-
kumlar getirilip istihdam edilmiş ve onlar
için Adalet Bakanlığı tarafından mahkum
evleri kurulmuştur. Bu mahkumlar ceza-
larını fabrikada işçilik yaparak tamam-
lamışlar, içlerinde Karabük’te evlenen,
emekli olanlar da olmuştur. Karabük’te
ilk cezaevinin kurulması bu şekilde ger-
çekleşmiştir. 1947 tarihinde fabrikada
550 kadar mahkum işçi çalıştırılmaktaydı.
◗
Karabük’e ilk iş göçü 1938 yılın-
da gerçekleşmiştir. Artvin’in Yusufeli ve
Erzurum’ un İspir ilçelerinden getirilen
EKONOMİ TARİHİ
Karabük Demir Çelik Fabrikaları’nın temeline
ilk harcı 3 Nisan 1937 Cumartesi günü Başvekil
İsmet İnönü koydu.