Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  99 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 99 / 132 Next Page
Page Background

99

EKONOMİK

FORUM

Telif hakkı: Project Syndicate, 2016.

www.project-syndicate.org

Yabancı gözlemc ler, Japonya’nın bugünkü düşük fa z

oranları le kolayca yönet leb lecek olan borçlarından

kaygı duyuyor. Fa z oranlarının normal sev yelere kısa

vadede çıkacağına ht mal vermesem de Japonya bu tür

kaygıları g dereb lecek k farklı pol t ka uygulayab l r.

borçlarının azaltılmasında kullanılabilir. Ya da bu para, Japonya’nın

hizmet sektörünün iyileştirilmesi amacıyla arzı artırmaya yönelik

tedbirler de dahil olmak üzere teknoloji ve eğitim yatırımlarının

finansmanında da kullanılabilir. Bu harcamalar, aynı zamanda

ülkeyi nihayetinde deflasyondan çıkarabilecek yöntemler üze-

rinden ekonomiyi canlandırabilir.

Borçları kaygı yaratıyor

Yabancı gözlemciler, Japonya’nın bugünkü düşük faiz oranları ile

kolayca yönetilebilecek olan borçlarından kaygı duyuyorlar. Ancak

faiz oranları normal seviyelere çıkarsa bu zor olabilir tabii. Faiz oranla-

rının normal seviyelere kısa vadede çıkacağına ihtimal vermesemde

Japonya bu tür kaygıları giderebilecek iki farklı politika uygulayabilir.

Birincisi, borçlarının bir kısmını vadesi sınırlı olmayan, yani

hiçbir zaman itfa edilmeyen ama her yıl (düşük) bir faiz ödenen

tahvillerle takas edebilir. Bu politika, riskin kamu hesaplarından

bertaraf edilmesini sağlayabilir. Bazıları bunun enflasyonu yük-

seltebileceğini düşünebilir, ancak Japonya’nın alt üst olmuş eko-

nomisinin ihtiyacı da tam olarak enflasyon zaten. Faiz oranlarının

aniden yükseleceği yönündeki kaygıların fazlaca abartıldığını

düşünüyorum. Ama illa da çok ihtiyatlı olunmak isteniyorsa, devlet,

aşırı enflasyonist baskılar ortaya çıkana kadar veya çıkmadığı sürece

borçlarının her yıl mesela %5’ini takas edebilir.

Diğer bir seçenek ise kamu borçlarının faizsiz nakitle takas

edilmesi olabilir yani, uzun zamandır korkulan kamu borçlarının

monetizasyonu meselesi. Parasal finansman, her ne kadar faiz

getiren vadesiz tahvillerle takas yöntemi ile mukayese edildiğinde

enflasyonu daha fazla yükseltme olasılığına sahip olsa da, soruna

çözüm olmaktan ziyade, daha yavaş hareket edilmesi yönünde bir

argüman olabilir ancak.

Japonya’nın kendisini faiz oranlarının aşırı yükselmesine karşı

korumasını sağlayabilecek diğer yöntem ise, kamunun borcunun

büyük bir kısmının kendi kendine borcu olduğunu idrak etmesiyle

başlayacak. Wall Street’ten birçok kişi, asıl meselenin net borç oldu-

ğunu, yani devletin toplumun geri kalanına olan borcu olduğunu

kavramış görünmüyor. Eğer kamu kendisine olan borcu efektif

olarak ödeyebilmiş olsaydı kapatabilseydi, kimse aradaki farkı

anlayamayacaktı. Ve yalnızca borç/GSMH oranına odaklanan Wall

Street’tekiler, Japon ekonomisi konusunda birden bire rahatlarlardı.

Bütün bunlardan sonra eğer hâlâ talep yetersizliği söz konusu

olursa, hükümet tüketim vergilerinde indirime gidebilir, yatırım

vergisi alacaklarını artırabilir, düşük ve orta gelirli aileleri destek-

leyici programların kapsamını genişletebilir veya teknoloji ve

eğitime daha fazla yatırım yapabilir ve bütün bunları para basarak

finanse edebilir. Eski ekonomiler enflasyondan korkabilir, ama

Japonya bu “korkuların” gerçekleşmesini istiyor.

Arz cephesinde sorunlar var

Japonya’nın talep sorunundan daha büyük sorunları var. Saat

bazında çalışma verimine ilişkin veriler, arz cephesinde bir sorun

olduğuna işaret ediyor ve bu en fazla, birçok imalat sektöründe

genelde rastlanan etkileyici yaratıcılığın artık söz konusu olmadığı

hizmet sektöründe görülüyor. Japonya açısından en doğal olanı,

hizmet sektöründe teknolojik gelişmedir – örneğin, sağlık hizmet-

leri sektöründe tanı cihazlarının geliştirilmesi.

Ancak Başbakan Shinzo Abe, çok farklı bir yaklaşım benimsedi

ve ABD ve Pasifik kıyısındaki diğer on ülke ile imzalanan Trans-Pasi-

fik Ticaret Anlaşmasını destekledi. Başbakan Abe, anlaşmanın kendi

ülkesinde tarım alanındaki reformların yapılmasını kolaylaştıraca-

ğına inanıyor (ilginçtir, ABD’de hiç kimse, bu anlaşmanın ABD’nin

oldukça tahrifkâr tarım politikalarını değiştirmesine yardımcı olaca-

ğını düşünmüyor). Aslında, bu tür reformların GSMH üzerinde çok

küçük bir etkisi vardır, zira tarımın genel üretim içindeki payı çok

düşüktür. Mamafih, bu tür reformlar hep istenir ve genç Japonların

yaratıcılıklarını gösterebilecekleri yeni bir alan yaratır (ama Trans-Pa-

sifik Anlaşması bunu gerçekleştirmenin en iyi yolu değildir).

Diğer taraftan Başbakan Abe, kadınların çalışma yaşamına daha

fazla ve eşitlikçi bir şekilde katılımını sağlamaya yönelik politikalar

izlemekte haklı. Eğer bu konuda başarılı olursa, bu politikalar üre-

timi ve büyümeyi ciddi ölçüde artırabilir.

Japonya, çeyrek yüzyıllık bir durgunluk yaşamasına rağmen,

hâlâ dünyanın en büyük üçüncü ekonomisinden biri konumunda.

Japonya’nın yaşam standartlarını iyileştirebilecek olan politikalar,

dünyanın diğer ekonomilerinde talebi ve büyümeyi teşvik ede-

bilecek durumda.

Eşit derecede önemli olan diğer bir husus da, Japonya’nın,

yenilikçi ürün ve teknolojilerini dünyayla paylaştığında, diğer

gelişmiş ülkelerinde de aynı veya benzer tedbirler aracılığıyla

yaşam standartlarını yükselterek başarılı ihracat politikalarını sona

erdirebilecek kapasite olmasıdır.