forum239 - page 94

sı bünyesindeki Çok Taraflı Yatırım Garantisi
Kurumu’nun veya bu tür sigortalar yapan diğer
ulusal kuruluşların kamulaştırma sigortasından
her zaman yararlanabilir. Örneğin Amerikalılar
Denizaşırı Özel Yatırım Kuruluşu’ndan sigorta
satın alabilir.
Ama yatırım anlaşmalarına destek verenle-
rin derdi de aslında mülkiyet haklarını korumak
değil. Asıl amaç hükümetlerin kurumları düzen-
leme ve vergilendirme imkânını kısıtlamak. Yani
sadece hakları korumak değil, sorumluluk yük-
leme imkânını kısıtlamak. Kurumlar açık siyasi
süreçle elde edemediklerini, gizlice görüşülen ti-
cari anlaşmalar yoluyla, el altından elde etmeye
çalışıyor.
Bunun yabancı firmaları koruma amaçlı
olduğu fikri bile kandırmaca. Merkezi A ülke-
sinde olan firmalar B ülkesinde bir yan kuruluş
açarak, A ülkesinin hükümetini dava edebilir.
Örneğin, ABD mahkemelerinde daima, yönet-
meliklerdeki değişikliklere bağlı kâr kaybı nede-
niyle kurumlara tazminat verilmesi gerekmedi-
ği yönünde karar verilmiştir (sözde düzenleyici
bir kabul), ama tipik yatırım anlaşması kapsa-
mında, yabancı bir firma (ya da yabancı bir yan
kuruluş aracılığıyla iş yapan bir ABD firması)
tazminat talep edebilir!
Daha kötüsü, yatırım anlaşmaları sayesinde
firmalar hükümetlere tamamen mantıklı ve sa-
dece düzenleme amaçlı değişiklikler üzerinden,
örneğin tütün kullanımını kısıtlayan bir yönet-
melik sebebiyle bir sigara şirketinin kârı azaldığı
zaman bile dava açabilir. Güney Afrika’da bir fir-
ma, resmi ırkçılık mirasına yönelik programların
kendi kâr zarar tablosuna zarar verdiğine inanır-
sa dava açabilir.
YATIRIM ANLAŞMALARI DEMOKRATİK
KARAR VERME SÜRECİNİ TEHDİT EDİYOR
Çoktandır süregelen ve “devletin yargı do-
kunulmazlığı” olarak bilinen bir varsayım var;
devletler ancak sınırlı koşullar altında dava edile-
bilir. Fakat ABD tarafından desteklenenlere ben-
zer yatırım anlaşmalarına göre gelişmekte olan
ülkeler bu varsayımdan vazgeçmeli ve 21. yüzyıl
demokrasilerinde olması beklenenlerin çok ge-
risinde kalmış prosedürlere göre verilen karar-
ları kabul etmelidir. Bu prosedürlerin keyfi ve
değişken olduğu, farklı jürilerce verilmiş uyum-
suz kararları uzlaştırmanın sistemli bir yolunu
içermediği kanıtlanmıştır. Taraftarlar yatırım
anlaşmalarının belirsizliği azalttığını iddia etse
de, bu anlaşmalardaki hükümlerin muğlaklığı ve
birbiriyle çelişen yorumlamaları aslında belirsiz-
liği artırmıştır.
Bu tür yatırım anlaşmaları imzalayan ül-
keler ağır bedel ödemiştir. Bazıları muazzam
davalara taraf olmuş ve muazzam ödemeler
yapmıştır. Ülkelerin daha önceki demokratik
olmayan ve yolsuzluk yapan hükümetlerince,
imzalanmış anlaşmaların lağvedilmeleri öne-
rilse de, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve diğer
çok taraflı kuruluşlarca saygı gösterilmesi talep
edilmiştir.
Gelişmekte olan ülke hükümetleri (son 15
yıldır oldukça yaygınlaşmış olan) davaları kazan-
sa da, dava masrafları çok fazladır. Buradaki asıl
amaç kurumlara yönetmelikler, vergiler ve başka
sorumluluklar yükleyerek vatandaşların menfa-
atlerini koruma ve geliştirme yolunda hükümet-
lerin gösterdiği yasal çabaları dondurmaktır.
Ayrıca, bu anlaşmaları imzalayacak kadar
akılsız olan gelişmekte olan ülkelere gösterilecek
kanıt da elde edilecek faydanın yok denecek ka-
dar az olmasıdır. Güney Afrika’nın gözden geçir-
mesinde, anlaşma imzalanan ülkelerden önemli
yatırımlar elde edilmezken anlaşma imzalanma-
yan ülkelerden önemli yatırımlar elde edildiği
tespit edilmiştir.
Yatırım anlaşmalarını dikkatle inceleyen
Güney Afrika’nın bunların, en azından, tekrar
müzakere edilmesi gerektiğine karar vermiş ol-
ması şaşırtıcı değildir. Bunun yapılması yatırım
karşıtlığı değil, kalkınma taraftarlığıdır. Ve eğer
Güney Afrika hükümeti ülkenin ekonomisine ve
vatandaşlarına en iyi şekilde hizmet edecek poli-
tikalar izlemek istiyorsa bu şarttır.
Aslında, Güney Afrika yatırımcılara sunulan
korumaları yerel yasalar aracılığıyla netleştire-
rek, 1996 yılında yeni anayasayı kabul ettiğin-
den bu yana hep yaptığı gibi, hukuk devletine
bağlılığını bir kez daha kanıtlıyor. Demokratik
karar verme sürecini en fazla tehdit eden şeyler,
yatırım anlaşmalarının kendileridir.
Güney Afrika tebrik edilmelidir. Umuyoruz
ki diğer ülkeler de aynı şeyi yapar.
Telif Hakkı:
Project Syndicate, 2013.
Güney Afrika
yatırımcılara
sunulan
korumaları
yerel yasalar
aracılığıyla
netleştirerek,
1996 yılında
yeni anayasayı
kabul ettiğinden
bu yana hep
yaptığı gibi,
hukuk devletine
bağlılığını bir kez
daha kanıtlıyor.
Demokratik
karar verme
sürecini en fazla
tehdit eden
şeyler, yatırım
anlaşmalarının
kendileridir.
EKONOMİK
FORUM
93
i
1...,84,85,86,87,88,89,90,91,92,93 95,96,97,98,99,100,101,102,103,104,...133
Powered by FlippingBook