Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  75 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 75 / 132 Next Page
Page Background

EKONOMİK

FORUM

75

i

AVRUPA BİRLİĞİ

kiye’nin Vizesiz Rejim için Yol Haritası’nın

koşullarını yerine getirmesine ve AB-Türkiye

Geri Kabul Anlaşması’nı tam ve etkili olarak

uygulamasına bağlı. Bunlar yapılsa bile son

kararı, nitelikli çoğunlukla AB üye devletleri

ve mutlak çoğunlukla Avrupa Parlamentosu

verecek. Bu alandaki ciddi bir gecikme ya da

başarısızlık, mülteci krizi konusunda AB ile

Türkiye arasındaki işbirliğinin sonu anlamı-

na gelebilir. Ayrıca AB yetkilileri Türkiye’yle

vize serbestisi görüşmelerinin süreceğini,

ancak bunun Avrupa’ya yönelik yeni mülteci

akımları gibi örtülü bir tehdit varken müm-

kün olamayabileceğini ifade ediyor.

Dördüncü olarak, Cumhurbaşkanı Er-

doğan’ın Brüksel ziyaretinde de belirttiği

üzere Türkiye, Suriye topraklarında uçuşa

yasak/güvenli bölge oluşturulmasını talep

ediyor. Fakat özellikle Rusya’nın Suriye’ye

müdahalesinden sonra bu yönde bir ihtimal

ortadan kalkmış durumda. Beşinci olarak,

durma noktasına gelen AB katılım süreci-

nin samimi bir işbirliği önünde engel teşkil

ettiği iddia ediliyor. Türkiye vatandaşları

kendilerinin de günün birinde AB’nin bir

parçası olacaklarına inanmadıkları sürece,

Ankara ile Brüksel arasındaki işbirliği sığ ve

siyasi iniş çıkışların olumsuz etkilerine açık

kalıyor. Ancak katılım sürecinin canlanması,

bloke edilen fasılların açılabilmesi sadece

bazı üye ülkelerin liderlerine değil, bütün

AB üye devletlerinin oybirliğiyle karar alma-

larına bağlı ki, Kıbrıs gibi bazı üye ülkelerin

bu yöndeki olumsuz açıklamaları bu konuda

umutsuz bir ortam yaratıyor.

Son olarak ve en önemlisi, işbirliğinin

olmazsa olmazı konumundaki güven ilişkisi.

Basına verilen beyanatların aksine bu ilişki

son derece zayıf. İlişkilerin geleceğine yönelik

kaygılar o kadar artmış durumda ki, AB’yi

karar alma konusunda etkisiz kılabilir.

Eğer taraflar mülteci krizinin çözümünde

etkili bir işbirliğine gitmeyi başaramazlarsa,

bu AB’ye yönelik göçü artırmakla kalmayıp,

sıkıntılarla boğuşan bu toplumun radikal-

leşmesine de yol açabilir. Böyle bir durumun

hem Türkiye hem de Avrupa güvenliği açı-

sından son derece tehlikeli sonuçları olabilir.

AB REEL POLİTİKA UĞRUNA

DEĞERLERİNDEN ÖDÜNVERMEMELİ

Birçok ciddi zorluğa karşın, Türkiye ile

AB arasında dış politika ve mülteci krizinin

çözümü konularında belirgin bir işbirliği

potansiyeli olduğunu söylemek mümkün.

Ancak böyle bir işbirliği, taraflar arasındaki

ilişkiyi karşılıklı güven temelinde yeniden

canlandırmaktan çok, hâlihazırda var olan cılız güvene de büyük

zararlar verme riskini taşıyor.

Bunun yanı sıra Türkiye vatandaşlarının önemli, AB vatan-

daşlarının da belirli bir kesimi bu alanlardaki işbirliğinin AB’nin

Türkiye’ye aday üye yerine ortak çıkarlar paylaştığı stratejik bir

müttefik olarak bakması riskini taşıdığı yönünde ciddi kaygı

taşıyor. Bu bağlamda Türkiye demokrasinin çöküşe geçmesi,

Kürtlerle barış sürecinin sona ermesi ve hukukun üstünlüğünün

ortadan kalkmasıyla tarihinin en zor dönemlerinden birinden

geçerken, bu durum karşısında ses çıkarmamayı seçen bir AB,

tehlikeli bir olasılık söz konusu olduğunda büyük bir siyasi bedel

ödeyebilir. Türkiye’nin demokrat vatandaşları meselenin giderek

“siz göçmenleri tutun biz de demokrasiyi unutalım” düzeyine

indirgenmesinden giderek daha tedirgin oluyor.

9

Financial Times

10

adını vermediği üst düzey bir Avrupalı

diplomatın Brüksel’deki hâkim durumu özetleyen sözlerini şöyle

aktarıyor:

“Bu göçmen akışını azaltmak zorundayız. Durum reel politika

haline gelmiş vaziyette; iç politikaya dair kaygılarımızı bir tarafa

bırakıyoruz.”

14 Ekim’de yayımlanacak olan, Türkiye’nin demokratik

eksiklikleri bir hayli eleştirmesi beklenen 2015 İlerleme Rapo-

ru’nun önce Türkiye’yle göç konusunda görüşmelerin yapıldığı

AB Zirvesi arifesine denk gelmesi sonra da, Türkiye’deki 1 Kasım

seçimlerini etkilememesi için ertelenmesi bu yönde bir işaret

olarak değerlendiriliyor.

Avrupa Parlamentosu üyesi Marietje Schaake’nin belirttiği üze-

re

11

, “Avrupa liderleri, Türkiye toplumundaki derin kutuplaşmaya

eğilmeli, temel hak ve özgürlüklere saygı gösterilmesi beklentisini

net şekilde dile getirmeli. Zor konulardan kaçınmamalı. Bu konu-

lara eğilinmesi, Türkiye halkına AB’nin temelinde yer alan ilkelerin

gerçekten bir anlam ifade ettiği mesajını net bir şekilde verecektir.”

AB değerleriyle reel politika arasında bir denge kuramazsa, bu

durum bölgede mülteci akınının ana nedeni olan istikrarsızlığın

daha da artmasına yol açar. Kim bilir, belki de AB Türkiye’ye ilişkin

politikasında kendi değerlerinden uzaklaşırsa, bu kez Türkiye’den

mülteci akının başlamasına neden olabilir.

9)

Barçın YİNANÇ,

“An unholy Turkish

barter: Keep the

migrants, forget

democracy”, Hürriyet

Daily News, 6 Ekim

2015.

10)

Financial Times,

“EU woos Erdogan

in effort to stem

migration”, 4 Ekim

2015.

11)

“Can the EU

Do Business With

Erdoğan?”, Carnegie

Europe, 7 Ekim 2015.