Background Image
Previous Page  103 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 103 / 132 Next Page
Page Background

103

EKONOMİK

FORUM

Telif hakkı: Project Syndicate, 2016.

www.project-syndicate.org

20. yüzyılın büyük ekonomistlerinden Joseph

Schumpeter tekelcilik gücünden endişe edilmemesi

gerektiğini savunmuştur, tekeller sadece geçicidir.

buna önemli bir örnektir.

Batı’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde, liberal

düşünce tarzı hakim olmuştur. Yine de eşitsizlik yayıldıkça

ve bununla ilgili endişeler arttıkça, bireysel kazanca marjinal

ürün açısından bakan rekabetçi düşünce ekonominin nasıl

işlediğini açıklayamaz hale gelmişti. Bu nedenle bugün,

ikinci düşünce tarzı yükseliştedir.

Sonuçta firmalarını yıkıma götüren ve ekonomiyi de

çöküşün eşiğine taşıyan banka CEO’larına ödenen yüksek

ikramiyeler ile bireylere verilen ücretlerin onların sosyal

katkılarıyla hiçbir ilgisinin olmadığı inancı pek örtüşmez.

Elbette, tarihsel olarak, kölelerden, kadınlardan veya çeşitli

türdeki azınlıklardan oluşan geniş grupların bastırılması

eşitsizliklerin marjinal kazançlardan değil güç ilişkilerinden

doğduğu belirgin örneklerdir.

Günümüz ekonomisinde, telekom, kablo TV, sosyal

medyadan internet aramasına kadar dijital dallar, sağlık

sigortası, ilaçlar, tarım endüstrisi ve diğer birçok sektör re-

kabet penceresinden bakılarak anlaşılamaz. Bu sektörlerde

var olan rekabet ders kitaplarında anlatılan “saf” rekabet

değil, oligopolcüdür. Birkaç sektör “fiyat kabullenen” olarak

tanımlanabilir; firmalar piyasa fiyatını etkileyemeyecek kadar

küçüktür. Tarım bunun en net örneğidir, ama bu sektörde

devletin muazzam müdahalesi vardır ve fiyatları belirleyen

öncelikli etken piyasa kuvvetleri değildir.

Obama’nın danışmanları

ABD Başkanı Barack Obama’nın Jason Furman liderliğin-

deki Ekonomi Danışmanları Kurulu pazar yoğunluğundaki

artışın derecesinin ve bunun sonuçlarından bazılarının çe-

telesini tutmayı denemiştir. Ekonomi Danışmanları Kurulu’na

göre çoğu endüstride, standart ölçümler pazar yoğunlu-

ğunda büyük, ve bazı durumlarda çarpıcı, artışlar olduğunu

göstermektedir. Örneğin en büyük on bankanın mevduat

piyasasındaki payları sadece 1980 ile 2010 arasındaki 30 yıl

içinde yaklaşık % 20’den % 50’ye yükseldi.

Piyasa gücündeki artışın bir kısmı teknolojideki ve eko-

nomik yapıdaki değişimin sonucudur: ağ ekonomilerini

ve yerel konumlanmış hizmet sektörü endüstrilerindeki

büyümeyi ele alın. Bir kısmının nedeni de örneğin Micro-

soft ve ilaç şirketleri gibi firmaların, çoğu zaman tekelcilikle

mücadeledeki gevşek yaptırımları ve piyasaların “doğal

olarak” rekabetçi olduğu gerekçesiyle piyasa gücünü sınır-

layamamayı haklı gösteren muhafazakar siyasi güçlerin de

desteğiyle, giriş engellerini kurmayı ve korumayı daha iyi

öğrenmiş olmasıdır. Ve artışın bir kısmı da piyasa gücünün

siyasi süreç aracılığıyla bariz istismarını ve yönlendirilmesini

yansıtır: Örneğin büyük bankalar ticari bankacılığı diğer

finans alanlarından ayıran mevzuatın değiştirilmesi veya

yürürlükten kaldırılması için ABD Meclisi’nde lobi çalışması

yapmıştır.

Sonuçlar verilerde açıkça görülmekte, eşitsizlik her

seviyede, sadece bireyler arasında değil firmalar arasında

da artmaktadır. EDK raporunda “yüzde doksanlık dilimdeki

firmanın sermayedeki yatırım karlılığının ortalamanın beş

katından fazla olduğu, bu oranın sadece bir çeyrek yüzyıl

önce ikiye yakın olduğu” belirtilmektedir.

Tekeller geçici midir?

Yirminci yüzyılın büyük ekonomistlerinden Joseph

Schumpeter tekelcilik gücünden endişe edilmemesi gerek-

tiğini savunmuştur, tekeller sadece geçicidir. Piyasa için şid-

detli rekabet olmalı ve bu da piyasa içindeki rekabetin yerini

alarak fiyatların rekabetçi düzeyde kalmasını sağlamalıdır.

Uzun zaman önce yaptığım kendi kuramsal çalışmamda

Schumpeter’in analizindeki kusurları gösterdim ve şimdi de

deneysel sonuçlar bunu kuvvetle teyit etmektedir. Bugünün

piyasalarının en önemli özelliği yüksek tekelcilik karlarının

devamlılığıdır.

Bunun derinlikli sonuçları vardır. Piyasa ekonomileri ile

ilgili varsayımların çoğu marjinal kazancın sosyal katkılarla

orantılı olduğu rekabetçi modelin kabul edilmesini temel

alır. Bu görüş resmi müdahale konusunda tereddütlere yol

açmıştır: Eğer piyasalar temel olarak verimli ve adil olursa,

durumu iyileştirmek için en iyi hükümetin bile elinden pek

bir şey gelmez. Ama eğer piyasalar istismarı temel alırsa,

serbest bırakmanın mantığı ortadan kalkar. Aslında, bu

durumda, kemikleşmiş güce karşı yapılan mücadele sade-

ce bir demokrasi savaşı olmakla kalmaz, aynı zamanda bir

verimlilik ve refahı paylaşma savaşı olur.