99
EKONOMİK
FORUM
T
arih öncesi devirlerde ve ilk çağ-
da Anadolu’nun maden, özel-
likle bakır, altın, gümüş, demir,
simli kurşun, çinko üretimin-
deki üstünlüğü Herodot ve Strabon’un
eserlerinde anlatılır. Bergama ve Manisa
dağlarında zengin altın ve gümüş yatak-
larının olduğunu da çeşitli kaynaklardan
öğreniyoruz.
Milattan 7000 yıl önce metallerin ilk
kez Anadolu’da keşfedildiği ispatlanmak-
tadır. Dünyada madenin ilk kez ateşle eri-
tildiği yer İzmir yakınlarındaki Sardes ken-
tidir. İlk altın paranın Lidyalılar tarafından
basıldığı da bilinmektedir. Sardes önemli
bir maden işleme merkezi idi.
Anadolu’da Etiler devrinde M.Ö 2000-
1200 yıllarında madencilik çok gelişmişti.
Tarihçiler, Etiler için “Küçük Asya’nın büyük
zenginliği maden ve sanayi idi. Anado-
lu’daki cevher yatakları sayesinde geniş
ölçüde maden, özellikle demir üreticisi idi-
ler. Anadolu’daki kuyulardan bol miktarda
metal üretiyorlardı”
(1)
diye yazar.
Boğazköy kazılarında bulunan bir mek-
tupta Eti kralı, Asur firavunlarından birine,
istediği demirin teslimi hakkında cevap
vermektedir. Ayrıca mektuba bir de demir
örneği eklenmiştir.
Bakır işletmeciliğinin de Ergani’de M.Ö
2000 yılında başladığı bilinmektedir.
Özetle Anadolu’nun maden bakımın-
dan çok zengin olduğu bilinen bir ger-
çektir.
Osmanlı İmparatorluğu
devrinde madencilik
Osmanlı İmparatorluğu maden poli-
tikası çeşitli dönemler geçirmiştir. İlk za-
manlarda maden ocakları devlet katılımı
ile işletiliyor devlet buradaki gelirlerden
pay alıyordu. Önceleri Osmanlı’nın maden
politikası güçlü bir metalurji endüstrisi-
nin özellikle demir sanayinin doğmasına
neden oldu. Evliya Çelebi ocaklara hava
veren körüklerin büyüklüğünü, örslerin
azametini anlatır. Araştırmaya gelen ya-
bancıların bu durumu gördüklerinde şaş-
kınlıktan parmaklarının ağızlarında kaldı-
ğını de yazar.
Zamanla Osmanlı’nın ekonomik gücü
azalınca yabancılar 1854 yılından itibaren
madenlerimizle ilgilenmeye başladılar ve
giderek etkinliklerini artırdılar. Ekonomik
sıkıntı içine düşen Osmanlı Devleti yer altı
zenginliklerini satmaya başladı. İmpara-
torluk zamanında kurşun, gümüş, altın, de-
mir, krom, zımpara, taşkömürü, linyit, bakır,
kükürt, gühercile, manganez, maden suyu,
antimon, cıva, çinko, borasit, mermer, zift,
arsenik ve opal gibi en değerli madenlerin
işletilme hakkı yabancılara imtiyazlı (ayrı-
calıklı) olarak verildi. Yabancılar, saraya ve
üst düzeydeki kamu görevlilerine rüşvet
ve hisse vererek maden arama ve bilinen
madenleri işletme hakkı alıyorlardı.
Fransız şirketleri simli, kurşun, manga-
nez, maden kömürü, İngiliz şirketleri krom,
borasit, zımpara, bakır, Alman şirketleri krom
ocaklarını ele geçirmişlerdi. Krom hariç bu
madenler tekel niteliğindeki yabancı şir-
ketlerin elinde idi. Türklerin elinde ise ilkel
yöntemlerle işletilen birkaç linyit ocağı vardı.
Celal Bayar katır
sırtında Zonguldak’a gitti
Madenlerimizi işleten yabancılar, hal-
kımızı köle gibi çalıştırıyordu. Henüz Kur-
tuluş Savaşı devam ederken Zonguldak
Havzası’nı işleten Fransız şirketinde çalı-
şanların acı ve korkunç şikayetleri üzerine
1921’de Atatürk Celal Bayar’ı Zonguldak’a
gönderdi. Bayar dört gün katır sırtında
seyahat ederek Zonguldak’a giderek orada
yabancı, başta Fransız şirketlerinde çevre
köylerden getirilerek zorla çalıştırılan köy-
Nazmi KAL
l
nazmikal@yahoo.comOsmanlı’nın ekonomik gücü azalınca yeraltı zenginlikleri bir bir
satılmaya başlandı. Cumhuriyet döneminde ise Ulu Önder Atatürk
ekonomik ve ilkel koşullara rağmen yeraltına önem vererek
bugünkü madenciliğin temelini attı.