Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  107 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 107 / 132 Next Page
Page Background

107

EKONOMİK

FORUM

Telif hakkı: Project Syndicate, 2016.

www.project-syndicate.org

Esk defterler kapamak ekonom de temel b r lked r. İng l z

Kanalı’nın her k tarafında da pol t kacılar demokras de

pol t k yapılanmanın bu kadar çok vatandaşın end şeler ne

ulaşab lmek ç n nasıl bu kadar az çaba göster ld ğ n

anlamaya yönlend r lmel d rler.

anlaşmaları görüyor. Bu durum fazla basitleştirme olsa da makul.

Günümüzün ticari anlaşmaları kurumsal çıkarların iyi bir şekilde

temsil edilmesiyle gizlice görüşülmekte ama sıradan vatandaşlar

veya işçiler tamamen dışarıda bırakılıyor. Pek şaşırtıcı olmayan bir

şekilde, sonuçlar tek taraflı: İşçilerin pazarlık yapma hali, birliklerin

ve çalışanların haklarını sarsan mevzuatın etkilerini şiddetlendirerek

daha da zayıfladı.

Bu eşitsizliğin ortaya çıkmasında ticari anlaşmaların bir rolü

varken, politik dengenin sermayeye doğru yatmasında başka şeyler

de etkili oldu. Örneğin, fikri mülkiyet kuralları, eczacılık şirketlerinin

fiyatları yükseltme gücünü artırdı. Ancak, kurumların pazar gücündeki

herhangi bir artış fiilen bugün en gelişmiş ülkelerin ayırıcı özelliği hali-

ne gelen eşitsizlikteki artış olarak reel ücretlerin düşürülmesi demektir.

Birçok sektör arasında, endüstriyel yoğunlaşma artmakta aynı

şekilde pazar gücü de öyle. Durağan ve düşmekte olan reel ücretlerin

etkileri, çok sayıda orta ve düşük gelirli işçinin bağlı olduğu kamu

hizmetlerindeki kesintileri tehdit ederek tasarruftakilerle birleşti.

Zehirli bir karışım

Göç ile de birleşince işçiler için ortaya çıkan ekonomik belirsizlik,

zehirli bir karışım ortaya çıkardı. Birçok mülteci, Batı’nın katkıda bu-

lunduğu savaş ve baskı kurbanı. Yardımda bulunmak herkesin ama

özellikle de eski sömürgeci güçlerin ahlaki sorumluluğu.

Ama yine de birçoğu bunu reddetse de normal iniş olduğu

sürece talep eğrilerinden aşağı inen düşük becerili işçi kapasite-

sindeki artış, daha düşük eşitleyici ücretlere yol açıyor. Ücretler de

düşürülemezse ya da düşmezse, işsizlik artar. Bu durum, ekonomik

hatalı yönetimin çoktan tam istihdamın yüksek bir seviyeye ulaştığı

ülkelerin en büyük endişesi. Avrupa, özellikle de, avro bölgesi, son

yıllarda ortalama işsizlik sayısı çift hanelere ulaşacak kadar, kötü bir

şekilde yönetildi.

Avrupa içinde serbest göç, işsizliğin azaltılmasında daha iyi

bir iş çıkaran ülkelerin tahmin edildiği gibi mülteciler konusun-

daki adil haklarından daha fazlasıyla sonuçlanacak. Bu ülkelerdeki

işçiler, işverenler daha ucuz iş gücünden faydalanırken, düşük

ücretlerin ve daha yüksek oranda işsizliğin bedelini ödüyorlar. Mül-

tecilerin külfeti, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bunu en zor şekilde

kaldırabileceklerin üzerine düşüyor. Tabi ki, iç göçün net karları

üzerinde de konuşacak bir şeyler var. Tüm vatandaşlara, düşük

seviyede teminatlı fayda sosyal koruma, eğitim, sağlık hizmetleri

vb, sağlayan bir ülke için durum böyle olabilir. Ancak, düzgün bir

sosyal güvenlik ağı sunan ülkeler için, aksi doğrudur.

2008 krizinin nedeni

Ücretlerdeki tümbu aşağı doğru baskının ve kamu hizmetlerindeki

kesintinin sonucu, Atlantik’in her iki tarafındaki benzer sonuçlarla, orta

sınıfın boşaltılması şeklinde oldu. Orta ve işçi sınıflarına ait aileler eko-

nomik büyümeden faydalanamadılar. 2008 krizine bankaların sebep

olduğunu anladılar; ama daha sonra bankaları kurtarmak içinmilyarların

gittiğini, ama evlerini ve işlerini kurtarabilmeleri için cüzi miktarlarda

harcamalar yapıldığını gördüler. Ortalama reel (enflasyon ayarlı) geliri

ABD’deki tam zamanlı bir erkek işçi için kırk yıl öncesine nazaran daha

düşük olduğu için, kızgın bir seçmen kitlesine şaşmamak gerek.

Hatta değişim sözü veren politikacılar da bekleneni yerine ge-

tirmediler. Sıradan vatandaşlar, sistemin adil olmadığını biliyorlardı

ama bu durumu, politikacıların kapasitelerinin oluşmasındaki ufak

da olsa güvenlerini veya bunu düzeltebilme isteklerini kaybederek

hayal ettiklerinden daha da eğreti gördüler. Bu da aslında anlaşı-

labilir: yeni politikacılar, küreselleşmenin herkese faydası olacağını

vaat edenlerin görüşünü paylaşıyorlardı.

Fakat öfke ile oy vermek sorunları çözmez ve hatta daha da

kötü bir politik ve ekonomik durum oluşturabilir. Aynı şey, bir

oylamaya öfke tepki vermede de geçerlidir.

Eski defterleri kapamak ekonomide temel bir ilkedir. İngiliz

Kanalı’nın her iki tarafında da politikacılar demokraside politik ya-

pılanmanın bu kadar çok vatandaşın endişelerine ulaşabilmek için

nasıl bu kadar az çaba gösterildiğini anlamaya yönlendirilmelidirler.

Her AB hükümeti, artık asıl amaçları olarak sıradan vatandaşlarının

refahlarını daha iyi hale getirmeyi göz önünde bulundurmalıdır. Daha

fazla neoliberal ideolojinin bir faydası olmayacaktır. Ve de amaçlar ve

araçları karıştırmaya son vermemiz gerekmekte: örneğin, iyi bir şekil-

de yürütülürse, serbest ticaret daha fazla paylaşılan refah getirebilir;

ama iyi şekilde yürütülemezse çok sayıda-muhtemelen çoğunluk

olarak- vatandaşın yaşam standartlarını düşürecektir.

ABD Başkanı Barack Obama’nın çok daha fazla zarara sebep

olabilecek şekilde Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na AB ile

anlaşmaya varmalarını teklif etmesi gibi alternatifler olduğu kadar,

paylaşılan refahı oluşturabilecek mevcut neoliberal anlaşmalara da

alternatifler var. Öncekini anlamak ve sonrakini engellemek için gü-

nümüzde yapılacak şey geçmişten bir şeyler öğrenmektir.