tında bulunmakta olduğu” izlenimi verdiği
için, Avrupa Komisyonu’nun aynı tutumunu
gözlemlemek mümkün.
Bu tutumun ışığında rapor, Türkiye’de
dördüncü yargı reform paketini ve barış
sürecini hak ettikleri şekilde ön plana çı-
karmış ve olumlu değerlendirmiş. Öte
yandan raporun can alıcı yönlerinden biri,
Türkiye’de gerçek anlamda bir katılımcı de-
mokrasinin henüz konsolide edilmediğini
vurgulaması. İfade ve toplanma özgürlüğü
başta olmak üzere “temel haklar”a yargı
sürecinde saygı gösterilmesini Türkiye’deki
siyasi reformların en önemli ölçütü olarak
ön plana çıkarması. Bu bağlamda, 23 ve
24. fasılların açılmasının önündeki siyasi
engellerin kaldırılmasının gerekliliğinin de
altı çizilmiş ki, bu noktada Avrupa Komis-
yonu’nun yapabilecekleri son derece sınırlı.
AB üye devletlerinin, adil ve vizyon sahibi
siyasetçilerin müdahaleleri olmadan bu ko-
nuda bir adım atılması mümkün değil.
2013 yılı İlerleme Raporu’nun siyasi
kriterler bölümünde dikkat çeken başlıca
önemli unsurlar şunlar:
◆
Genel ihtiyatlı tutumun toplanma ve
gösteri hakkı ve güvenlik güçlerinin barış-
çıl gösterilere müdahalesi konularında bir
yana bırakılması.
◆
Türkiye’de mayıs ve haziran aylarında
başlayan gösterilerin “sivil toplumun geliş-
mesi” şeklinde değerlendirilmesi.
◆
Siyasi partiler arasında diyalog ve
uzlaşı eksikliğine dikkat çekilirken, Cum-
hurbaşkanı’nın uzlaştırıcı çabalarının, AB
üyeliği yönünde siyasi reformların sürdü-
rülmesi için yaptığı çağrıların, Kürt soru-
nunun çözümüne verdiği desteğin, mayıs
ve haziran ayındaki gösteriler sırasında
barışçıl amaçlı gösteri ve toplanma hakkını
savunmasının ön plana çıkarılması.
lığında tamamen durmuş gözüken katılım müzakerelerinin ağır
aksak da olsa başlaması açısından önem taşıyacağı için bu seneki
raporu sayıları az da olsa, heyecanla bekleyenler vardı.
Bu beklentiler boşa çıkmadı. Rapor 22 sayılı Bölgesel Poli-
tikalar ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılmasına
yeşil ışık yaktı. Her ne kadar Rapor, Türkiye’nin AB katılım süre-
cindeki her olumlu adımı değerlendirmeye ve dengeli bir tutum
benimsemeye çalışmışsa da genel olarak çok olumlu bir resim
çizildiğini söylemek mümkün değil.
Bir cümleyle ifade etmek gerekirse, raporu yayımlayan Avru-
pa Komisyonu birçok alandaki endişelerini ihtiyatlı bir ifadeyle
dile getirmeye çalışmış, bazı önemli gördüğü konularda ise bu
ihtiyatlı tutumunu bile bir yana bırakmış.
SİYASİ KRİTERLER
Söz konusu göreli olumlu tavırda etken olan siyasi kriterler
alanındaki değerlendirmeleri ele almadan Türkiye’nin katılım
sürecinde genelde hep adil bir pozisyon benimsemiş olan Avru-
pa Komisyonu’nun tutumuna bir göz atmakta fayda var. Avrupa
Komisyonu (2012 yılı hariç) son birkaç yıldır, Türkiye’nin AB
katılım sürecinin siyasi nedenlerle ve kimlik argümanlarıyla sek-
teye uğramasının da yarattığı kaygıyla, Türkiye’deki kategorik
AB karşıtlarının ve AB’deki kategorik Türkiye karşıtlarının elini
güçlendirmemek amacıyla, AB içindeki uluslar üstü konumundan
da faydalanarak eleştirilerinde gayet ihtiyatlı bir tutum benimse-
mektedir. Bu arada siyasi kriterler dışında yargı ve temel özgür-
lükler konularını içeren 23 ve 24. fasılların (Yargı ve Temel Haklar
ve Adalet, Özgürlük ve Güvenlik) Kıbrıs Rum Kesimi tarafından
hiçbir AB kararına dayanmadan, tamamen siyasi nedenlerle bloke
edilmiş olması ve AB’nin bu blokajı engelleyememesi de Komis-
yon’un bu ihtiyatlı tutumunda etken olmuştur. 2013 yılı İlerleme
Raporu’nda da, belki taraflar arasındaki ilişkilerin seyri “bıçak sır-
EKONOMİK
FORUM
53
i
Nilgün Arısan ERALP
Direktör,
TEPAV AB Enstitüsü
Ô