EKONOMİK
FORUM
28
KAPAK KONUSU
2
016 reel sektörün güç ka-
zanacağı bir yıl olacak. Bu
sadece Türkiye için de-
ğil, dünya için de böyle.
Son yıllarda dünyada üretime
dayanmayan, suni bir para artı-
şıyla bol likidite dönemi yaşandı.
Bu bir nevi ekonomileri sıcak para
hastalığıyla karşı karşıya bıraktı.
2015’le birlikte bu süreci geride bı-
rakıyoruz. Ülkelerin daha çok ticaret konuşacağı, daha fazla yeni
pazar arayışı içinde olacakları rekabeti yüksek ama dinamik bir
döneme giriyoruz. Tabiri caizse ihraç pazarlarına yönelik yıldız
savaşları başlıyor.
Dünyada düşen petrol ve emtia fiyatları ile artık hiç bir ülke
“benim doğal kaynağım var” diye güvenemiyor. Bu yeni dengede
“ürettiğiniz kadar güçlüsünüz.”
Türkiye bu açıdan şanslı. Çünkü biz hiç bir zaman petrolümü-
ze, madenimize güvenmedik. Bizim zenginliğimiz girişimcimiz.
Üstelik düşen emtia fiyatları bizim gibi bu değerleri ithal eden
ülkeler için büyük bir fırsat.
Türk reel sektörü böylesi rekabet süreçlerini hep lehine çevir-
meyi başardı. Küresel mal ticaretine baktığınızda 2015’in ilk altı
ayında %0,7 bir daralma var. Birkaç yıl önceye kadar küresel ticaret
her yıl %3-4 artardı. Yani önümüzde sürekli büyüyen bir pasta yok.
Rekabet kızışacak, buna hazırlıklı olmalıyız.
Diğer taraftan 2015’de yaşananlar bize gösterdi ki, komşular
ve AB ile yoğunlaşan dış ticaret yapısı bazen dezavantaja dönü-
şebiliyor. Artık Türkiye için sınır kıta gözetmeden dünyaya açılma
vakti çoktan geldi.
Hükümetimiz de bir yandan reform çalışmaları yürütüyor.
Özellikle ticaretin kronikleşmiş bazı sıkıntılarına yönelik eylemler
2016 ajandasına alındı. İşçi mahkemeleri, kıdem tazminatı, güncel
vergi mevzuatı ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik adım-
lar... 2016 yılı biraz da bu adımların hayata geçmesi ve iş dünya-
sının bu yeni düzenlemelere uyum sağlama çabalarıyla geçecek.
Nasıl ki bilgisayarlarımızı, makinelerimizi hatta kişisel bilgi dona-
mımızı arada bir güncelliyoruz, inanıyorum ki, 2016’daki çalışmalarla
Türkiye ekonomisi hem iç hem de dış pazarda bir nevi kendini gün-
cellemiş olacak. Küresel arenadaki son sürüm neyse ona uyumlu
hale geleceğiz. Bu da elbette büyüme performansımızı artıracak.
Türk girişimcisi yeni dünya düzeninde oyun kurabilecek kapa-
siteye sahip. Biz değişimin merkezindeyiz. Hem doğuyuz hem de
batı. İki tarafın da ihtiyaçlarını, taleplerini, hassasiyetlerini çok iyi
biliyoruz. Dengeler değişirken, yeni pazarların kapılarını çalmak
için çekinmeyelim.
Ü
lkemiz son 2 yıldır ulusal ve böl-
gesel düzeyde yoğun olarak
yaşadığı siyasi gerilimler ve
çatışmalar sebebiyle, eko-
nominin büyük ölçüde geri planda
kaldığı bir süreç geçirmiştir.Küresel
gelişmelerin ötesinde, güvenlik soru-
nu, jeopolitik riskler, seçimler içeride
belirsizliği artırmış, 2015’in kayıp bir yıl
olmasına sebep olmuştur.
Bugün geldiğimiz noktada, yeniden tek
parti iktidarı ile Türkiye yoluna devam etmektedir. Ancak, son geliş-
meler ile jeopolitik risklerimiz dünden daha ciddi ve beklenmedik
yeni bir yol ayrımına doğru gitmektedir. Bu da içeride ve dışarıda
Türkiye’ye yönelik risk algısını artırmıştır. 2015 yılının Ocak ayında
180’lerde olan CDS yani yabancı yatırımcıların gözünde ülkenin risk
seviyesi bugün 309’a kadar yükselmiştir. Toplumsal huzur ve güven-
liğin sağlanması, yurtdışındaki algının düzeltilmesi adına öncelikli
beklentimiz, söz konusu risklerin ortadan kaldırılmasıdır. Zira, böylesi
bir ortamda ekonomide atılacak adımlar da etkisiz kalabilecektir. Yeni
yatırımlar, barış ve güven ortamının kalıcı bir biçimde sağlanmasın-
dan geçmektedir. O nedenle 2016 yılı, jeopolitik riskleri yönetebilme
stratejimize bağlı olarak kayıp veya kazanç yılı olabilecektir.
Şu bir gerçek ki; söz konusu süreçte ekonomik olarak her şeyden
önce büyüme oranımızda ciddi bir ivme kaybı gözlenmiştir. 2010 ve
2011 yıllarında, yüzde 8-9 düzeylerinde gerçekleşen büyüme ora-
nının, son 3 yıllık süre zarfında yüzde 2-4 bandında hareket etmesi,
bahsi geçen ivme kaybının en büyük göstergesidir.
İlgili tüm ortamlarda dile getirdiğimiz üzere ülkemizin ivedilikle
yeni bir sanayi modelini ve üretim hikayesini gerçekleştirmeye ihti-
yacı vardır. Bu model doğrultusunda reformların belli bir takvimde
gerçekleştirilmesinden, hazırlanan strateji belgelerindeki eylem
planlarının hayata geçirilmesine ve reel sektörün önünde engel teşkil
eden maddi yüklerden, bürokrasi engelinin aşılmasına kadar bir çok
atılıma ihtiyaç duymaktayız.Atılacak bu adımlar bizleri yeniden yatırı-
ma teşvik ederken, ülkemizi de bir kez daha 2003-2007 dönemindeki
gibi bir sıçramaya itecektir ki, en büyük beklentimiz budur.
Birlik ve beraberlik içerisinde, kutuplaşmadan uzaklaşarak, ortaklık
kültürünün benimsenmesi ile birlikte, biz iş dünyasının da katkıları ve
Hükümetimizin iradesi ile ekonomik büyümemiz yeniden sürdürü-
lebilir bir hale gelecektir. Çünkü, Türkiye sahip olduğu potansiyeli ile,
jeopolitik konumu ile çok güçlü ve büyük bir devlettir. Yaşadıklarımız
da bunun bir göstergesidir. Bir kez daha altını çizmek isterim ki, bizim
ülkemize ve insanımıza güvenimiz tamdır. Risklerimizi ve kırılgan-
lıklarımızı unutmadan, temkinli iyimserlik içerisinde, fırsatları doğru
değerlendirerek 2016 yılı için de umudu her zaman korumamız
gerektiğini hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız.
“İhraç pazarlarına
yönelik yıldız savaşları
başlıyor”
2016'da fırsatlar doğru
değerlendirilebilir
İstanbul TOYönetim Kurulu Başkanı ÇAĞLAR: EBSOYönetim Kurulu Başkanı
Ender YORGANCILAR:
İŞ