Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  103 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 103 / 132 Next Page
Page Background

103

EKONOMİK

FORUM

Telif hakkı: Project Syndicate, 2016.

www.project-syndicate.org

Gel şmekte olan ülkeler döngüsel sermaye çıkışı g b b r zorlukla lk

kez karşılaşmıyor, fakat bu sefer çıkan sermayen n boyutları çok bü-

yük. Asya f nansal kr z süres nce Doğu Asya ekonom ler nden 1997

yılında çıkan net sermayen n toplamı sadece 12 m lyar dolardı.

ülkelerdeki hisse piyasaları da bu süreçtemuazzamartışlara sahne

oldu. Fakat şimdi sermaye akışları, 2006’dan bu yana ilk kez tersine

dönmeye başladı. Sadece 2015’te çıkan sermaye 600milyar doları

geçti. Bu altı yılda çektikleri sermayenin dörtte birinden fazlası.

Kaçışın büyük bir çoğunluğu bankacılık kanalları aracılığıyla oldu.

Uluslararası bankalar gelişmekte olan ülkelere verdiği kredileri

2015 yılında 800 milyar dolar azalttı. Bu boyutta sermaye çıkışları-

nınmuhtemelen pek çok olumsuz etkisi olacak: Likidite kurayacak,

borçlanma ve borç hizmetlerinin maliyeti artacak, para birimleri

güçsüzleşecek, rezervler tükenecek ve nihayetinde hisse ve diğer

varlık fiyatlarında da düşüş yaşanacak. Reel ekonomiye çok büyük

bir zincirleme etki yaratacak. Bu sermaye çıkışları, gelişmekte olan

ülkelerin büyüme görünümlerine de ciddi şekilde zarar verecek.

Gelişmekte olan ülkeler döngüsel sermaye çıkışı gibi bir

zorlukla ilk kez karşılaşmıyor, fakat bu sefer çıkan sermayenin

boyutları çok büyük. Asya finansal krizi süresince Doğu Asya

ekonomilerinden 1997 yılında çıkan net sermayenin toplamı

sade 12 milyar dolardı.

Tabii ki Doğu Asya ekonomileri bugün 1997 finansal krizin-

den bu yana uluslararası rezervlerinin birikimine bakıldığında,

bu gibi sermaye çıkışlarına karşı daha dayanıklı. Asya finansal

krizinden bu yana küresel rezervler üç katını aştı. Örneğin Çin

2015 yılında sermaye çıkışlarıyla mücadele etmek veYuan’ın hızlı

değer kaybını engellemek için rezervlerinin neredeyse 500milyar

dolarını kullandı; fakat hala 3 trilyon dolardan fazla rezervi var.

Bu rezerv yığını aslında kısmen büyük sermaye çıkışlarının

tam bir finansal krize yol açmamış olmasının sebebi. Fakat tüm

ekonomiler böyle bir cephaneye sahip olacak kadar şanslı değil.

Peki şimdi ne yapmalılar?

Bir kez daha belirtelim, kısa vadeli sermaye akışlarının dur-

durmak için sermayenin serbest dolaşımını savunanların ya-

nıldığı kanıtlandı. Birçok gelişmekte olan ülke tehlikeyi farketti

ve sermaye girişlerini azaltmaya çalıştı. Örneğin Kore, 2010’dan

bu yana bir dizi makro tedbirli önlemler kullanıyor. Amacı da

döngüsel sınırlararası bankacılık sektörü yükümlülüklerini ılıman

hale getirmek. Bu önlemler yukarıdaki veriden de görüldüğü

gibi, sadece kısmen başarılı olabiliyor. Peki şimdi ne yapmalılar?

Gelişmekte olan ülkelerdeki kurumsal sektörler, 2008 sonrası

dönemde sermaye girişleriyle borçlanma oranlarını yükselttiler

ve bilhassa kırılganlar. Sermaye çıkışları hisse fiyatlarını olumsuz

etkileyecek ve borç hisse oranlarını yükseltecek, iflas ihtimallerini

artıracak. Özellikle yüksek emtia fiyatlarının devam edeceğini

düşünerek şirketlerin yoğun olarak borçlandığı emtia ihracatçısı

gelişen ekonomilerde sorun çok daha ciddi.

Birçok gelişmekte olan ülke hükümeti önceki krizlerden ders

çıkarma dersinden kaldılar. Düzenlemeler yapmalı, vergi sınırlan-

dırmaları koymalı ve döviz kuruna maruz kalmaktan engelleyici

önlemler almalılardı. Şimdi hükümetler bu maruziyetlerden

kaçınmak için hızla eyleme geçmeli. Hızlandırılmış borç dostu

iflas prosedürleri hızla yeniden yapılanma sağlayabilir, ve borç-

ların tekrar pazarlık konusu olması için bir çerçeve sağlayabilir.

Gelişen ülke hükümetleri bu gibi borçların GSYH bağlantılı

veya diğer indeksli tahvillere dönüştürülmesini teşvik etmeli. Re-

zervi olup dış borcu yüksek olan ülkeler, düşen tahvil fiyatlarından

faydalanarak ülke borçlarını geri satın almayı değerlendirmeli.

Rezervler yastık görevi görebilse de…

Rezervler sermaye çıkışlarının etkilerini azaltacak bir yastık

görevi görebilse de çoğu durumda yeterli olmayacak. Gelişmek-

te olan ülkeler sermaye çıkışlarını engellemek için yükselen faiz

oranlarının cazibesine karşı dayanıklı olmalı. Tarih boyunca faiz

artışları çok büyük bir etki göstermedi. Aslında ekonomik büyü-

meyi vurdukları için, ülkelerin dış borçlarını ödeme kabiliyetlerini

daha da azaltacak olan daha yüksek faiz oranları, kendi amacına

zarar verir. Makro ihtiyadi önlemler sermaye çıkışlarını engelle-

yebilir veya geciktirebilir, fakat bu önlemler de yetersiz kalabilir.

Bazı durumlarda, sermaye çıkışlarını engellemek için seçmeli,

hedeflenmiş ve zaman kısıtlamalı sermaye kontrolleri koymak ge-

rekebilir, özellikle de bankacılık kanalından gerçekleşen çıkışlara. Bu

örneğin bankaların gelişmiş ülkelerdeki ana şirketleriyle sermaye

transferlerini kısıtlayabilir. Malezya’da 1997 yılındaki başarılı örneğin

ardından, gelişmekte olan ülkeler sermaye akışları ve döviz kurlarını

dengelemek için geçici olarak tüm sermaye çıkışlarını durdurabilir.

Bu belki de birçok gelişmekte olan ülke için yıkıcı bir finansal krizi

engellemenin tek yolu. Ve hızlı harekete geçmeleri çok önemli.

Not:

Yazıda yer alan ifadeler Birleşmiş Milletler veya üye ül-

kelerin fikirlerini temsil etmemektedir. Joseph E. Stiglitz, köşesini

Hamid Rashid ile yazmıştır.