EKONOMİK
FORUM
100
Sanayinin durumu
Enver Ziya Karal’ın bir araştırmasına
göre “fabrika” diye nitelenebilecek işyeri
sayısı 60 dolayında idi. 5 demir döküm iş-
letmesi, 6 hızar evi, birkaç pamuklu, yünlü
halı dokuyan fabrika, sabun imalathaneleri,
dabağhaneler, 1 porselen yapımevi gibi
fabrikalarla askeri sanayi işletmeleri vardı.
Türk sanayinde ortalama işletme büyüklü-
ğü 10 işçi ve 10 beygir gücünün altında idi.
Enerji olarak elektrik çok sınırlı idi.
Ülkemizde sanayinin böylesine geri kal-
masının en büyük nedeni Avrupa 18. asırda
sanayi devrimini gerçekleştirdiği halde ülke-
mizde hala el tezgahları ile kumaş dokunmaya
çalışılıyordu. Avrupa sanayi devrimine girince-
ye kadar Osmanlı’da üretilen yünlü, pamuklu,
ipekli kumaşlar Avrupa’ya ihraç ediliyordu.
Ne zamanki Avrupa tekstil sanayinde makine
kullanmaya başladı her şey tersine döndü.
1838’de imzalanan Balta Limanı Anlaşması
(Serbest Ticaret Anlaşması) ile sağlanan kolay-
lıklarla Avrupa’da üretilen makine ürünü daha
kaliteli, albenisi olan, ucuz kumaşlar ülkemizde
satılmaya başladı. Bunun sonucu el dokumacı-
lığı öldü, iş yerleri kapanmaya başladı.
Avrupa’dan ipekli kumaşlar ithal edil-
meye başlayınca Bilecik’te dutluklar bir bir
söküldü.1821’de 600 adet el tezgahının
bulunduğu Üsküdar’da 40 tezgah kaldı.
Madenlerin durumu
Osmanlı Devleti’nde zengin maden ya-
takları vardı ama maden kaynaklarının en
değerlileri yabancılar tarafından işletilmekte
idi. Maden ayrıcalıkları yabancılara adeta
rüşvetle satılıyordu. 1878 de kurulan İngiliz
şirketi Boraks,1892’de kurulan“Ballya-Karaay-
dın”şirketi gümüşlü kurşun ile Soma linyitle-
rini ve 1893’de kurulan Cassandra adlı şirket
manganez, bakır ve diğer madenleri çıka-
rılması ayrıcalığını almışlardı. Sömürünün
en belirgin görüldüğü yer Ereğli-Zongul-
dak kömür havzası idi. 1911 yılında maden
üretiminin %20,11 ‘i Türk %4.61’i azınlık ve
%75.28’i yabancıların elinde idi.
Osmanlı’da banka ve mali kurumlar
Osmanlı İmparatorluğundamali denetim
tümü ile yabancıların elinde idi. Bir kaç kü-
çük şirketi bir yana bırakırsak ülkedeki banka
sigorta ve benzeri mali kurumların tümü ya-
bancılarındı. Ulusal banka olarak başta Ziraat
Bankası gelmekte idi. Çiftçileri desteklemek
amacı ile kurulan bu banka yabancı bankalara
oranla çok güçsüzdü,
Ticaretin durumu
Celal Bayar 1908 yılında İttihat ve Terakki
tarafından başlatılan “Milli İktisat” programı
nedeniyle Ege Bölgesi’nin ekonomik duru-
munu incelemekle görevlendirilmişti. İzle-
nimlerini anılarında şöyle anlatır:
“…Türkler iktisadi işlerde maalesef
çok geri idiler. Bütün ticaret ve servet
yabancıların elinde idi. İzmir şehrinde
Avrupa ilemünasebeti halindehiçbir Türk
tüccar yoktu. Tamamen ecnebiler ve Yu-
nanlılar hakimdi. Türk tarım ürünleri bu
kimseler eliyleAvrupa’yagönderiliyordu.
Türklerin bütün bu işlerde fonksiyonu
İzmir ile çevre kasabalar arasında simsar
ya da komisyoncu olarak aracılık yap-
maktan ibaretti. Adını koymak gerekirse
ikinci derecede fonksiyon, yani uşak.”
Osmanlı İmparatorluğu ancak tarımsal ve
maden hammaddeleri satarak buna karşın
büyük bir bölümü tüketimmallarından oluşan
EKONOMİ TARİHİ
Celal Bayar
Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası gibi çalışan Osmanlı Bankası, çıkarılan paraların
borç senetlerinin karşılığı gümüş paraları keseler içinde, bankadaki özel odalarda saklıyordu.