sanayi ürünleri alarak yaşamını sürdürüyordu.
Bu yapı sürekli dış ticareti darboğazlara soku-
yordu. Osmanlı dış ticareti bütünü ile yaban-
cıların kontrolü altında idi. Ve ancak onların
izinleri doğrultusunda gelişebiliyordu. Cum-
huriyet böyle bir dış ticaret yapısı devraldı.
Mali durum
Borç ve borçlanma alışkanlığı Osmanlı
maliyesinin en önemli sorunu idi. Maliyesi
tamamen tabancı kontrolüne girmişti. Os-
manlı önceleri“kefereden”borç alamayız diye
direnmiş hatta bir keresinde paraya ihtiyacı
olunca “kefere”den almak yerine Müslüman
Cezayir’den almayı denemişlerdi. 1854 Kırım
Savaşı’nda direncini yitiren Osmanlı borçlan-
manın tuzağına düşmüştür.
Osmanlı maliyesinde borçlanmalar, borç-
ların faiz ve anaparasını ödemenin getirdiği
mali yük kartopu gibi büyüdü. 1863 yılında
bütçe gelirlerinin%17’si dış borç servisine ay-
rılırken bu rakam1874’de%55 e çıktı. 1874-75
yılı bütçesi 25 milyon Osmanlı Lirası idi ancak
gerçek gelir 17 milyon lira idi ve bu miktarın
13 milyon lirası dış borçlara gidiyordu.
1854-1914 yılları arasında alınan 359
milyon Osmanlı Lirası borcun sadece 222
milyon lirası ele geçmişti ve bu borcun 25
milyon lirası demiryolu yapımına. 1 milyon
lirası İstanbul Limanı’na ve 1 milyon lirası da
Konya yöresi sulamasına harcanmış, kalanı
saray mensuplarının şahsi harcamalarına,
Dolmabahçe Sarayı ve Malta Köşkü yapımı
gibi kalkınmaya katkısı olmayan lüks tüketim
alanlarına gitmişti.
Borçlanma o kadar ileri gitti ki borç taksit-
lerinin ödenmesine imkan kalmadı ve 1875
yılında koca Osmanlı İmparatorluğu iflasını
istedi. Önce borçlarını yarıya indirdi bir yıl
sonra da ödemeleri tamamen durdurdu.
1878 Berlin Kongresi’nde alınan bir ka-
rarla Osmanlı Maliyesi uluslararası bir komis-
yonun eline geçti. 1881 yılında da Osmanlı
maliyesini tamamen Avrupa devletlerinin
denetimine sokan Duyunu Umumiye İdaresi
kuruldu. Duyunu Umumiye’nin görevi Avru-
palı alacaklılar ve yatırımcılar adına devlet
gelirlerini toplayıp alacaklılara vermekti.
1882-83 yılında Düyunu Umumiye’nin
geliri 990.721 lira iken 1909-10 yılında
2.323.975 e ulaşmıştır.
Duyunu Umumiye devlet içinde devlet
gibi hareket etmiş imparatorluğun yeni ala-
cağı borçları da denetlemiştir. Bu konuda söz
sahibi olma hakkını da eline almıştır.
Osmanlı Bankası
Osmanlı Bankası yabancıların Osmanlı
hükümeti üzerinde mali denetimi sağlayan
ikinci büyük kurumdur. adeta merkez ban-
kasıdır. Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı
Devleti’nin para politikasında tek başına söz
sahibi olmuştur. Paraya yönelik tüm kararlar
Osmanlı Bankası’nın önerileri doğrultusunda
almakta idi. Osmanlı Bankası’nın bu etkinliği
İş Bankası ve Merkez Bankası’nın kuruluşuna
kadar sürmüştür.
Reji İdaresi
İktisadi bağımlılığı kırsal alana taşıyan
Reji İdaresi oldu. Tütün tekelini elinde tutan
Reji Osmanlı Bankası’nın desteği ile 1894’de
kuruldu. İlk imtiyaz süresi 25 yıldı. Sonradan
15 yıl daha uzatıldı. Reji tütün ekim alanlarını
kısıtladı. Ülkedeki tüm tütün alım satımını
kendi yönetimi altına aldı. O dönemde 192
bin dönüm arazide tütün ekimi yapan 140
bin aile Reji’ye bağımlı hale getirildi. Tütün
kaçakçılığı önlemek için Reji kendi silahlı
kolluk gücünü kurdu. İmtiyaz süresi boyunca
bu silahlı kolluk gücü ile köylüler arasındaki
mücadelede iki taraftan 20 bin kişi hayatını
kaybetti. Bir köylü yetiştirdiği tütünden yarım
okka bir yana saklayayım dese Reji kolcusu
tarafından alnından vurulurdu.
Yabancı sermaye
Ekonomik bağımlılık yönünden yabancı
sermayenin oynadığı rol günümüzde de tüm
boyutları ile yaşanmaktadır. Osmanlı ülkesi-
nin yabancı sermaye, toplam sermaye içinde
büyük bir ağırlığa sahipti. Kendisi açısından
karlı alanlara yönelmişti. Bunların başında
demiryolu ve maden imtiyazları geliyordu.
Ayrıca kent içi ulaşım ve belediye gaz, su hiz-
metleri yabancıların karlı bulduğu alanlardı.
Özetle 1920’lerde ülkenin demir, şeker,
çelik, kağıt üretimi yoktu. Türkiye Düyunu
Umumiye’den 86 milyon altın lira borç yük-
lenmişti. Bankalarda 1 milyon tasarruf mev-
duatı vardı. 4018 km’lik demiryolları büyük
çoğunlukla yabancıların elinde idi.
Halkın sağlık durumu son derece kötü
idi. Köylünün %14’ü sıtmalı,%9’u frengili,
%72’si tifüse yakalanabilecek durumda idi.
Evlerin %97’sinde tuvalet yoktu. Halkın %7’si
okuryazardı.
Osmanlı İmparatorluğu sahneden çe-
kilirken yerini yeni Türkiye almasaydı Sevr
Anlaşması’na göre kişi başına geliri 771 kuruş
olan yerler kalacaktı. İşte genç Türkiye Cum-
huriyeti böyle bir miras devraldı.
Sonuç olarak
600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu, Tarihte
egemen olmuş her imparatorluk gibi haya-
tının sonuna gelmişti.
Kısaca Osmanlı İmparatorluğu, tarım
ülkesi olmasına rağmen, tarım ürünleri ken-
disine yetmeyen, dışa açılmanın bir sonucu
olarak sanayisi çökmüş, ticareti azınlık ve
yabancıların elinde olan, madenleri yaban-
cılar tarafından işletilen, dış borçlarla varlığını
sürdürebilen, maliyesi Duyun-u Umumiye
İdaresi tarafından denetlenen, milli geliri
son derece düşük, üretmeyen, yarı sömür-
ge ve siyasi bağımsızlığını yitirmiş bir ülke
durumundadır.
Sayın okuyucularım sanırım bugün
Osmanlı hayranlığı içinde geçmişin, siyasi,
sosyal, ekonomik yapısını diriltmeye çalışan-
ların ne derece yanlış bir yolda olduklarını
anlamışlardır.
Osmanlı sınırları içinde
faaliyet gösteren bankalar
Osmanlı Bankası
Humayunu
Fransız İngiliz
sermayesi
Selanik Bankası
Avusturya ve
Fransız sermayesi
Banca Commerciale İtalyan sermayesi
Banco Di Roma
İtalyan sermayesi
Deutche Bank
Alman sermayesi
Deutche –Orient Bank Alman sermayesi
NOT:
Osmanlı’nın bu mirası üzerinde kurulan Cumhuriyet’in
15 yılda yaptığı mucizevi kalkınmayı okumak isteyenler
bu makaleyi yazarken yararlandığım son kitabım
ATATÜRK’ÜN DİKTİĞİ AĞAÇLAR kitabımda okuyabilirler.
101
EKONOMİK
FORUM
%58.7
Demiryolu
ulaşımı
%9.8
Banka ve
bigorta
%5.7
Madenler
%3.6
Ticaret
%11.6
Sanayi
%5.6
Elektrik tramvay
su ve gaz
%5
Liman
yönetimi