Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  107 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 107 / 132 Next Page
Page Background

107

EKONOMİK

FORUM

Telif hakkı: Project Syndicate, 2016.

www.project-syndicate.org

Brex t oylamasını, hem g derek artan göç oranına, hem Londra’dak

bankerlere, hem de AB kurumlarına yönel k üçlü b r protesto olarak

göreb l r z. Bunun sonuçları da son derece büyük olacak. Donald

Trump’ın ABD başkanlığı kampanyası ve d ğer göç karşıtı halkçı

pol t kacılar büyük rağbet görecek.

Brexit’in gelir düzeyinde düşüşe yol açacağına dair yapılan

uyarılar, ya son derece yanlış bir şekilde salt korku tellallığı olarak

değerlendirilip derhal göz ardı edildi ya da AB’den ayrılma yönünde

oy verenlerin sınır kontrolü arzusuna karşı kullanıldı. Ancak asıl etken,

her ne kadar açıkça ifade edilmese de sınıf çatışmasıydı. AB’den“ayrıl-

ma”yönünde oy veren işçi sınıfınamensup seçmenler, her halükarda

gelir kayıplarının çoğunun ya da tamamının zengin kesimden, özel-

likle Londra’daki o hakir görülmüş bankerlerden kaynaklanacağına

kendilerini inandırmış durumda.

İngiltere’deki işçi sınıfı Londra’yı ne kadar hafife alıyorsa, Amerika-

lılar daWall Street ve onun açgözlü ve çoğunlukla yasadışı tutumunu

o kadar küçümsüyor. Bu da, Kasım ayında Trump için, adaylığı büyük

ölçüde Wall Street tarafından finanse edilen Hillary Clinton’a karşı

rekabet avantajı sağlıyor. Clinton bunu dikkate alıp Wall Street ile

arasına bir mesafe koymalı.

Euro Bölgesi karmaşası

İngiltere’de bu iki güçlü siyasi akım, yani göç ve sınıf çatışmasının

reddi, AB kurumlarının işlevini yitirdiğine dair yaygın bir düşünce ile

bir araya getirildi. Gerçekten de öyle. Bunun için son altı yıldır Yu-

nanistan’da yaşanan krizin, sadece kendine faydası olan öngörüsüz

Avrupalı siyasetçiler tarafından nasıl yanlış yönetildiğine bakmak

yeterli. Süregelen Euro Bölgesi karmaşası, İngiltere’deki milyonlarca

seçmeni rahatsız etmeyi başardı.

Brexit’in kısa vadeli sonuçları ortada; sterlin serbest düşüşe ge-

çerek 31 yılın en düşük oranını gördü bile.Yakın gelecekte Londra’da

da çok büyük belirsizlikler, iş kayıpları ve prim çöküntüleri yaşanacak.

Londra’nın emlak değeri azalacak. Muhtemel İskoçya bağımsızlığı,

olası Katalonya bağımsızlığı, AB’deki halkın serbest dolaşım im-

kânına ket vurulması, göç karşıtı politikalarda artış (muhtemelen

ABD’de Trump’ın, Fransa’da ise Marine Le Pen’in seçimi kazanması)

gibi uzun vadeli zincirleme etkiler Avrupa’yı derinden etkileyecektir.

Başka ülkeler de kendi referandumlarını düzenleyip, bazıları AB’den

ayrılmayı seçebilir.

Avrupa’da, aynı şeye kalkışmayı düşünenlere gözdağı vermek

amacıyla İngiltere’yi cezalandırma çağrısı hâlihazırda gündemi sarmış

durumda. Bu herhalde Avrupa’nın şu ana kadarki en saçma politikası

(ayrıcaYunanistan’a kıyasla oldukça göze sokulmuş durumda). AB’nin

geri kalanı mevcut başarısızlıklarına odaklanıp bunları düzeltmeye

çalışmalı. İngiltere’yi, örneğin Avrupa’nın tek bir pazarına dahi gir-

mesini engelleyerek cezalandırmaya çalışmak, AB’nin süregelen

çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Peki, o zaman ne yapılmalı? Kısa vadede yıkımsal geri dönüşlere

yol açacak riskleri azaltacak, uzun vadede ise bu reformun avantajla-

rını çoğaltacak pek çok çözüm önerebilirim.

Mülteci artışı engellenmeli

Öncelikle, Suriye’deki savaş derhal sona erdirilerek mülteci

artışı engellenmeli. Bu da, Beşşar Esad’ı devirmek üzere kurulan

CIA-Suudi işbirliğini sona erdirip, böylece Esad’ın (Rusya ve İran’ın

desteği ile) IŞİD’i yok etmesini ve Suriye’yi istikrara kavuşturmasını

sağlayarak (komşu ülke Irak’taki gibi benzer bir yaklaşımla) ger-

çekleştirilebilir.

İkincisi, NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan’a yayılma çabalarına bir

son verilmeli. Rusya ile süregelen yeni Soğuk Savaş, çok sayıda Avru-

palının da tecrübesizliğinin eklendiği bir başka ABD kaynaklı hatadan

ibaret. NATO’nun büyümesine açılan kapıların kapatılması, Rusya ile

olan gerginliğin giderilmesini ve ilişkilerin normal haline dönmesini,

Ukrayna’da istikrar sağlanmasını ve yeniden Avrupa ekonomisi ile

Avrupa projelerine odaklanılmasını mümkün kılacaktır.

Üçüncüsü, cezalandırılan taraf İngiltere olmamalı. Onun yerine,

yasadışı göçmenleri durdurmak için ulusal sınırların ve AB sınırları-

nın güvenliği sağlanmalı.

Dördüncüsü, muhalif işçi sınıfa ve geçim kaynakları mali kriz-

lerle ve dış kaynak kullanımı ile sarsılmış olan nüfusa eşitlik ve fırsat

duygusu yeniden kazandırılmalı. Yani, kamu gelirini yağma eden

ve ekonomik adaletsizliği artıran vergi cennetlerini kapatarak ve

zenginleri vergilendirerek finanse edilen, sağlık, eğitim, öğrenim,

staj ve aile desteğini kapsayan yoğun sosyal harcamaların peşinde

olan sosyal demokratik sistem takip edilmeli.

Beşincisi, ek yardımlar da dâhil olmak üzere tüm kaynaklar,

düşük gelirli ülkelerde savaş yerine ekonomik kalkınma sağlama

amacıyla kullanılmalı. İklim değişikliği, aşırı yoksulluk ve beceri

& eğitim eksikliği Afrika’nın, Orta Amerika’nın, Karayipler’in, Orta

Doğu’nun ve Orta Asya’nın kalkınma potansiyeline zarar verdiği

sürece, uygulanan göç politikası ne olursa olsun, günümüzün

zayıf ve çatışmalarla dolu bölgelerinden yapılan kontrolsüz göçler,

giderek çok daha yoğun bir hale gelecek.

Tüm bunlar, savaş stratejisi yerine, özellikle ABD ve Avrupa

tarafından sürdürülebilir bir kalkınma sağlamaya yönelme ihtiyacını

vurguluyor. Şiddetten, aşırı yoksulluktan, açlıktan, hastalıklardan,

kuraklıktan, sellerden ve diğer felaketlerden kaçan milyonlarca

göçmeni durduracak olan şey duvarlar ve tel örgüler değil. Bunu

yalnızca dünya çapında bir işbirliği sağlayabilir.